Abdurrahman Dilipak’ı tanırsınız…

Siyasal İslamcı kesimin sivrilmiş yazarlarındandır… Dün sosyal medya hesabından dikkat çekici bir mesaj paylaştı. Daha doğrusu bir uyarı! Bakın ne dedi:

-Leman dergisinin kapağı bir maske, asıl gündem İklim Yasası!

Çok ilginç değil mi? İktidarı, muhalefetin önemli bölümü ortaya atılan algının peşinden koştururken İslamcı kesimden bir yazar çıkıyor “Leman kapağı bir maske” iddiasını ortaya koyabiliyor! Gerçi karikatür kapakta değil, iç sayfalardaydı ama olsun… Yine de çok enteresan! “Peki, altını nasıl doldurdu Dilipak?” Onu da paylaşayım:

-Leman dergisi, “iklim yasası ile ilgili dikkatleri başka yöne çekmek için bir adım atıp, birileri de tavşana kaç” derken “tazıya tut” diyerek dikkatleri başka yöne çekmesin. Leman’a tepki gösterenlerin kaçı iklim yasasına ses çıkardı?

Dilipak sonrasında nasıl uyardı peki?

-Gözümüze Leman’ı yaklaştırıp, arkasındaki uluslararası sistemin saldırısını perdelemesinler. Oyun içinde oyun. Bundan sonra kurgulanacak “Dırar oyunlarına” dikkat. Matruşka gibi oyun içinde kurgulayarak insanları akıl oyunlarıyla şaşkına çevirecekler. Sahte Mehdi ve sahte Mesihlere dikkat!

Bu arada bilmeyenler için “Dırar” sözlükte “zarar vermek, sıkıntı vermek, muhalefet etmek” anlamına geliyor. Kuran-ı Kerim’de “mesciden dıraren” şeklinde geçiyor ve ayette münafıkların yaptığı bu mescitten bahsediliyor!

Kısacası, Dilipak münafıklıktan ve münafıklardan açıklıkla söz ediyor… Ancak ne yazık ki bu ne ilk ne de son “dırar” olacak.

-Geleceği daha yaşamadık ama geçmişte çok örneğini gördük!

Menfaat, insanı Allah’a şirk koşmaya kadar sürükler!

Yıl 2017…Yer Akit TV ekranı... Referandum süreci…

Görüntüde bir zamanların Rize Belediye Başkanı, eski milletvekili Şevki Yılmaz var...

Anımsayanlar bu muhteremi taa 90’lı yıllarda Hac’da yaptığı şeriat konuşmaları ve sonrasında “bana komple kurdular” sözlerinden anımsayabilirler. Haa bu arada “komple” derken söylemek istediği “komplo” sözcüğüydü! Sonrasında epey süre Almanya’da ikamet etti... Artık sahne alma zamanının geldiğine hükmetmiş olmalı ki artık Türkiye’de...

İşte bu zat kendisiyle aynı kıratta olan TV ekranında referandumda “Neden Evet Demeliyiz” konusunu işlerken, kelimesi kelimesine hem de ağlayarak(!) şunları söyledi:

-16 Nisan’ın zaferle çıkacağına dair Hadis’i Şerif var!

Yeterli görmemiş olacak ki, şu akıl almaz saçmalığı da ekledi sözlerine:

-Türkiye gitti mi Beytullah gider. 16 Nisan’da ‘Evet’ demek Beytullah’a Ebabil Kuşu olmak demek!

Haftaya o Hadis-i Şerif’i de okuyacağını yine salya sümük ilan eden (neden o an değildi acaba?) Şevki Efendi ardından ATV Haber’de “Kadraj” programına katılmıştı. Tabii bu arada sosyal medya bu “şahane yalanla” dolup taşmıştı bile... Programın sunucusunun konuyla ilgili “çok sayıda soru var, hangi Hadis-i Şerif bu?” sorusu üzerine bilin bakalım ne demişti hazret?

-Karanlık odaklar sözlerimi çarpıttı! Cehennemde yanacaklar... Allah’tan utanın!..

Sonra da hiç utanıp sıkılmadan Hazreti Muhammed’e sığınıp yeni yalanları ardı ardına sıralamıştı:

-4 Halife döneminden sonra sultanlıklar dönemi açılacakmış da 100 yıldan fazla süre sonra bir karanlık döneme girilecekmiş de (yani Türkiye Cumhuriyeti) 100 yıllık bu karanlıktan sonra yeniden Asrı Saadet dönemi gelecekmiş!

Peygamberimizin bu sözleri bir müjde niteliğindeymiş, o da bunları söylemiş!..

-Bir kaşarlanmış orta çağ kafasının yeri geldiğinde utanmazca kıvırmasıydı bu zavallı sözler!

Hakimiyet gerçekte kimin acaba?

Gericilerin teranesi hep aynıydı.

-Bizler hakimiyet kayıtsız şartsız Allah’ındır, Hakimiyeti Allah’a vereceğiz millete veya herhangi bir zümreye değil, diyoruz!

Dünya üzerindeki İslam ülkelerinin büyük bölümü açlık, sefalet, yoksulluk ve acınacak denli bir gerilik içinde çırpınırken “Hakimiyet Allah’ındır” diyenler ise aslında tüm ipleri ellerinde toplayıp, İslamiyet’te yeri olmayan bir “ruhban sınıfı” yaratıp, insanları yalnızca şeyhine, şıhına, sultanına biat eden köleler haline getiriyorlardı!..

Bilinçli olarak cahil ve yoksul bırakılan insanlar, Allah’a tapındıklarını düşünürken bir yığın madrabaz yobazın zevk-ü sefa içinde yaşaması için ömür tüketiyorlardı!..

Türkiye’nin getirilmek istendiği, mahkûm edilmek istendiği nokta da tam olarak buydu, ne yazık ki!..

Sosyal medyada görürseniz lütfen izleyin; bir takkeli, sakallı mütedeyyin hoca, televizyon ekranında “Hayır diyen şeytandır” propagandası yapan sözde İslam bilginini gösterip şöyle diyordu:

-Dinimiz hiç bu kadar seviyesizce, pespayece kullanılmamıştı!

Ah, hoca ahh!.. O gün çok haklıydın ancak daha bugünleri görmemiştik!