Kötülük ruha işler, kalıcıdır...
Kötülüğü meslek edinmek için ille de zengin, fakir, genç, yaşlı, kadın, erkek, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Budist, dindar, dinsiz olmak şart değildir... Kötülüğün milliyeti, dini mezhebi yoktur... İnsanın olduğu her yerde kötülük mutlaka hareket halindedir...
Kıskançlık, hırs, dedikodu, menfaatperestlik, açgözlülük, haysiyetsizlik, arsızlık kötülüğün parçalarıdır elbette; ancak her biri tek başına bu kavramı karşılamaya yetmez, tümü ancak kötülüğün suretini çizmeye yetebilir...
Kötülük, kat ettiği irtifa yükseldikçe güçlenir; yaşamıyla, geleceğiyle, aşıyla, işiyle oynadığı, hayatını kararttığı insan sayısı bir elin parmaklarından, binlere, on binlere, yüz binlere, milyonlara ulaşabilir.. Örneğin, kötülüğü içinden taşan birinin söyleyebileceği laftır:
-Benden sonra tufan!
Kötülük, zayıf, küçük insanlarda da çok tehlikelidir... Güçlünün önünde yaltaklanma, verilen en aşağılık görevlere şevkle sarılma, “Büyük Kötüyü” cansiperane savunma, efendisine karşı olanlara acımasızca, her yolu kullanarak saldırma, karalama yeri geldiğinde en alçakça eylemleri gerçekleştirme şeklinde dışa vurur, gelişir...
Kötülüğün tutsak aldığı küçük insanların sayısı çok ama çok fazladır... Fazladır çünkü beş para etmez bir yaşama mahkum olmuş, tüm yapabileceği bir gücün kapısına bağlanıp, onun buyruklarına tam anlamıyla bir uşak titizliğiyle uymak, tüm kötücül özelliklerini efendisinin emirlerine, başarısına endekslemek, karşılığında da gurur duyacağı bir “Aferin” iltifatına, siftineceği üç beş kuruşa sahip olmakla övünenlerin sayısı ne yazık ki hep çok olmuştur...
-Küçük kötünün tüm hayatı işte böylesine tiksinti verici bir çukurda biteviye debelenmektir!
Büyük kötülerin küçük uşakları!
Tarih ve hayat irili ufaklı tüm kötüleri en ince detayına kadar anlatmıştır aslında...
Okuyana, anlayana tabii! İnsanlık tarihinin en başından itibaren “Efendiler ve uşakları” hep var olmuş, uşaklar efendilerinin iktidarlarını sürdürmesi ve bu sayede kendi yaşamlarının da sürmesi için her türlü pisliğin, namussuzluğun, ahlaksızlığın, haysiyetsizliğin içinde çırpınıp durmuşlar ve ne yazık ki başarılı da olmuşlardır.
Büyük kötüler içinse kurdukları düzenin sürmesini sağlamak göreceli olarak daha kolay, daha basittir... Yapmaları gereken tek şey en kötü, en ahlaksız, en entrikacı, en vicdansız, en gurursuz küçük insanları kendisine bağlamak, etrafını onlarla kuşatmak, tüm kirli işleri onlara yaptırmaktır...
Teknolojinin gelişimi, bu habis ruhların işini büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Hiçbir kural yoktur; ezilmek, sindirilmek, hedef gösterilmek istenen kişi ya da kurumlar için ortaya atılacak yalanların “belden aşağı- belden yukarı” olması hiç fark etmiyordur... Olabilecek en pespaye montajlar, en bayağı küfür ve hakaretler en rağbet görenlerdir!
Gencecik yaşında öldürülen çocukların ailelerini tehdit mi ararsınız, muhalif siyasetçilere akıl almaz iftiralar mı ararsınız, yalan, dolan, riya, iftira, hepsi ama hepsi bu küçük insanların mesajlarında bolca yer alır...
Bu ülkenin aydınlık, namuslu, yurtsever insanları irili ufaklı bütün kötüleri sonsuza dek inlerine hapsedecek birlikteliği kurmalıdır artık...
-İnsanlığımızı ve Cumhuriyetimizi geri almanın vakti çoktan geçti!..
Silivri’den bir güzelim kitap müjdesi!
Değerli kardeşim Merdan Yanardağ, kaç kez gözaltına alındı, tutuklandı, hapis yattı inanın hesabını karıştırmış durumdayım!
30 küsur yıllık dostum, meslektaşım, mesai arkadaşım Merdan son olarak, üzerine asla yapışmayacak bir iddia ve “itirafçı” nedeniyle 19 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Bu kez suçlama daha da büyük; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kamuoyu araştırmacısı Necati Özkan’la birlikte “Casusluk” iddiası!
Böylesine bir suçlamanın ne Merdan’a ne İmamoğlu’na ne de Özkan’a hiçbir halel getirmeyeceğine olan inancım tam, konuyla ilgili okuduklarım, itirafçının verdiği ifadeler, gösterilen kanıtlar da bu inancımı destekler nitelikte… Peki, Merdan ne yapıyor, neler yazıp, çiziyor diye düşünürken düştü haber önüme; Merdan’ın hiç boş durduğunu görmediğim için hiç şaşırmadım, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan yeni kitabının duyurusunu yapmış hücresinden:
-İsyanın ve Felsefenin Diyalektiği- Devrimci bir Çıkış için Sosyolojik ve Siyasi Etütler.
Haberi görünce elimde olmadan gülümsedim; başka ne olacaktı ki, Merdan’dı bu, ona bundan daha çok yakışacak ne olabilirdi ki! İlk etapta kitabını gönderdiği yakın arkadaşlarına, dostlarına bir de mesaj yazmıştı:
-Değerli dostum; Zorbalığa boyun eğmeyecek ve bu ablukayı hep birlikte dağıtacağız. Sevgiyle…
Yüreğine, kalemine sağlık sevgili kardeşim…