İkinci cumhuriyetçiler kaça ayrılır?
-Nasıl yani?
Bir başka şekilde soralım; bunları cibilliyetine, ait oldukları ‘asıl’ düşünceye, varmak istedikleri ‘ana’ hedefe, bağlandıkları kapının niteliğine göre ayırsak ortaya nasıl bir tablo çıkar?
-Sağcı, milliyetçi kimliğinin üzerine ‘liberal’ etiketini yapıştıranlar.
-Gerici yobaz kimliğinin üzerine ‘demokrasi sevdalısı’ giysisini geçirip, hedeflediği ‘İslam Cumhuriyeti’ yolunda şeytanla bile ortaklık yapabilecek olanlar.
-Her daim ‘işbirlikçi’ kimliğini kolaylıkla benimseyenler.
-Bir zamanların ‘sıkı solcusu’ olup, bugün ‘mandacı’ kimliğini gururla taşıyanlar.
-Bölücü piyonlar.
Peki, birbirinden çok farklı düşünceleri savunuyormuş gibi görünen bu grupların kol kola girecek denli yakınlaşmalarını sağlayan ortak noktaları nedir?
-Cumhuriyet düşmanlığı.
-Mandacı karakterleri.
İşte, Sevgili İlhan Selçuk’un yıllar önce cumhuriyetteki köşesinde tanımını yaptığı “mürteci-mandacı-bölücü” ortaklığının temeli budur! Ben yıllar sonra bu ortaklığa bir grubu daha eklemek istiyorum:
Sağda ya da soldaymış gibi görünen, ama tek ideolojisi para olan işbirlikçi takımı…
-Bukalemun gibidirler. Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında, devlet büyüklerinin yanı başında hep onlar vardır. Sürekli renk değiştirirler, ama dikkatle izlerseniz yakalarsınız.
Zaten artık açık oynuyorlar!
Sömürge olmanın faydaları!
İkinci Cumhuriyetçi çizginin ‘mandacı karakter’ içerdiğini biz söylemiyoruz, bizzat kendileri yazıyor. Hızını alamayanlar televizyon ekranlarından anlatıyor!
Bu takımın “bilim adamı-yazar” kartvizitli önde gelenlerinden biri, aynı zamanda “İkinci Cumhuriyet” sıfatının mucidi uzun yıllar yıl önce “Yeniden sömürge olmak isteyenler” başlıklı yazısında düşüncelerini gayet özlü bir biçimde açıklamıştı.
İkinci Cumhuriyetçi yazarın anlattığına göre, Doğu Afrika’daki Comoros adalarından üçü yeniden sömürge olmak istiyordu. Ülkede mitingler yapılıyor, göstericiler, “Fransa bizi geri al” sloganlarını haykırıyordu!
1975 yılında yapılan bir referandumla Comoros adalarının üçü bağımsızlığı tercih etmiş, bir tanesi ise ‘sömürge kalma’ kararı vermiş. Sonra? Bağımsızlığı seçenler istikrarsızlık, sefalet ve darbeler içinde debelenirken, Fransız sömürgesi Mayotta adasında yaşayanlar sömürge olmanın cazip olanaklarından sonuna kadar yararlanıyor, tatlı hayat yaşıyorlarmış. Fransız vatandaşı sayıldıklarından parasız eğitim, aile yardımı ve sosyal güvenlikten yararlanmakla kalmıyor, yabancı yatırımlar sayesinde rahatça iş de buluyorlarmış. Öyle ki, bağımsız Comoros Cumhuriyeti’nde yaşayan halk gizlice sömürge adaya girip kaçak işçi olarak çalışıyorlarmış. Sonunda bağımsız ada halkı yeniden Fransa’ya bağlanmak, yani sömürge olmak için başkaldırmış!
Aynı muhterem bir başka yazısında da Kıbrıs Türk halkına açıkça, “Bak Rum kesimi senden kat kat zengin, üstelik Avrupa Birliğine üye olmak üzere. Aptallığı bırak” mesajını da vermişti.
-Ne kadar açık değil mi?
Eski güzel günlerini özlüyorlar ama…
Değişik gruplardan aynı ittifakta buluşanlar geçen yıllar içinde kartları açık oynamaya başladılar.
Aynı yolun yolcusu, bir zamanların sıkı solcusu bir hanım köşe sahibi zamanında yazdığı “Yeni saflaşma” başlıklı yazısında gelişmelerden duyduğu sevinci dile getiriyor, siyaset meydanında kendisi gibi düşünen konuşmacılara müjdeyi veriyordu!
Köşe sahibi hanım asıl keyfi bir bakan ve bir eski Büyükelçi’nin kendi taraflarına geçtiğini anlayınca yaşadığını belirttikten sonra ekliyordu:
-İşte bu yeni bir saflaşma ve Türkiye’de bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Düşünsenize siz konuşacaksınız; bakanlar, eski büyükelçiler ve ABD dışişleri bakanları teyit edecek, oh ne rahat.”
Teyit edenlerin kimlikleri gerçekten çok önemli, özellikle sonuncusu!
Ancak bu mandacı muhteremler için sonrası pek acıklı oldu! Mesela, yukarda örnek verdiğim kişiler gibi çoğu buharlaştı, gözden düştü, adları bile anılmaz oldu…
Şimdilerde yeniden ayağa kalkıp bir yerlere yamanmaya çalışsalar da o eski ve de “güzel” günlere kavuşmaları pek olası değil…
-Çünkü kimlikleri, cibilliyetleri, hangi mahfillere “hizmet verdikleri” olanca çıplaklığı ile ortaya çıktı!