Uzun yıllardır kapısından içeri girmemiştim…
Ergenekon-Balyoz kumpasları sırasında neredeyse her günümüzün geçtiği yerdi oysa… İlk kez yargılamaların cezaevi içinde yapıldığına burası sayesinde tanık olmuştuk! Devasa bir arazi üzerinde kocaman bir yapılaşmaydı…
Adına da “Kampüs” deniyordu, üniversite misali! Kısacık sürede kumpasların merkezi olarak yıldızlaşmıştı. O zamanki adı “Silivri” idi. Gerçekler ortaya çıktıktan, davaların FETÖ’cü savcıları ile yargıçlarının bir bölümü, bazı polis şefleri ve gazeteci kılıklı eşkıyalar yurtdışına kaçıp diğerleri aynı hapishaneye tıkıldıktan sonra adı değiştirildi “Marmara Cezaevi” oldu.
-Ama ben ve çoğu insan için adı hala Silivri’ydi!
Görmediğim yıllar boyunca gelişmiş, büyümüş, serpilmişti; cezaevi bloklarına yenileri eklenmiş, lojmanlarıyla birlikte adeta küçük bir ilçe konumuna yükselmişti! Ve ben uzun yıllar sonra yine bir yurtsever parti liderini ziyaret etmek için Silivri Cezaevi’nin kapısından giriyordum:
-Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı…
“Boş iddianame” dolu yanıtlar!
Göz taraması dahil etraflıca aramalardan sonra açık görüş odasına alındım…
Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve aylardır bırakın yüzünü filan görmeyi, konuşamadığım Ümit Özdağ içeriye girdi… Karşımda, elinde dosyalarıyla, gençleşmiş, enerjik ve gülümseyen bir muhalif lider duruyordu, sarıldık…
Ardından bir saatlik susmamacasına bir konuşma başladı. Öncelik tabii ki 78 günde yazılan dokuz sayfalı iddianameydi. Cumartesi günü köşemde iddianamenin içeriğinden söz etmiştim; tüm iddialar 34 tane sosyal medya mesajına dayandırılmıştı.
Sordum:
-Hocam ilk okuduğunuzda nasıl bir tepki gösterdiniz?
-Gösterilecek bir tepki yoktu ki, bomboş bir iddianameydi!
-Ama tutuklandınız…
-Ben o iddianamede yer alan mesajlardan dolayı değil, Öcalan karşılığında rehin olarak tutsak edildim!
Bu ifade Özdağ’ın en başından bu yana defalarca ilan ettiği gerekçeydi… Ancak ardından söyledikleri hem komik hem trajikti:
-Bana atfedilen “halkı kin ve nefrete tahrik” suçlamasına konu olan mesajların çoğu da bana ait değil zaten! Üstelik çoğu hakkımda en büyük hatta tek suçlama olan Kayseri olaylarından aylar hatta bazıları yıllar önce paylaşılmış mesajlar! Daha da ilginci, çoğu hakkında bir işlem yapılmamış, yapılmış olanlar hakkında ise takipsizlik kararı verilmiş mesajlar! Bir bölümünün ise Kayseri ile uzaktan yakından ilgisi yok!
Özdağ ardından o ünlü kahkahasını atıp, “Biliyor musun” dedi, “Kayseri’deki olaylarda bir tek Zafer Partili bile ne gözaltına alındı ne de sorgulandı; Kayseri Emniyeti’nin ne benim ne de partiler hakkında tek bir suçlaması bile yok!
Bu mevzuyu burada kesiyorum; çünkü önümüzdeki günlerde o mesajları ve Özdağ’ın yanıtlarını sizlerle paylaşmak istiyorum…
Cumhur İttifakı, Bahçeli ve Türköne’nin iddiaları!
Sırada gündeme sıkı bir giriş yapıp ortalığı dalgalandıran, Mümtazer Türköne’nin Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli iddiaları vardı…
Uzun bir süre FETÖ ilişkisi iddiasıyla hapis yatan yazar Mümtazer Türköne yeni çözüm süreciyle ilgili bir değerlendirme yapıp şöyle demişti:
-Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak, yani çözüm sürecini engelleyecek. Bahçeli de bunun üzerine Türkiye’yi seçime götürecek.
Ortalık karışmış, ancak MHP’den ses seda çıkmamıştı! Bu değerlendirmeyi ve Bahçeli başta olmak üzere MHP’nin tutumunu sordum Ümit Hoca’ya. Özdağ, önce Türköne ile olan geçmişinden söz etti:
-Benin ağabeyim yok. Bir zamanlar Mümtazer’i ağabeyim yerine koyacak kadar sevgi ve saygı duymuştum. Analiz yeteneği de yüksek bir entelektüel olarak görürdüm onu. Ancak kumpaslar dönemindeki tutumu insanlar hakkında tutuklanmalarını bile dile getirecek yazılar kaleme alması çok rahatsız etti beni. Kendisine de açıkça söyledim bu düşüncemi. Ancak o daha ileri giderek FETÖ ile ilişkilerini sıkılaştırdı. Ben de ilişkimi kestim. Hatta bir kitabımın önemli bir bölümünü de Türköne’ye ayırıp bunları anlatmıştım…
Sonrasında da sorduğum soruya yanıt verdi:
-İlginç ve dikkate alınması gereken bir analiz olarak görüyorum. Özellikle bu açıklamadan sonra MHP cephesinden bir ses çıkmaması, sessiz kalınması benim bu görüşümü destekliyor. Kısa dönemde çok önemli gelişmeler olacağını da gösteriyor.
Ümit Hoca’ya, AKP’li Şamil Tayyar’ın yaptığı “Cumhur İttifakı’nda ‘bir şeylerin yolunda gitmediğini öğrendim. Erken seçimin telaffuz edilmesi iktidar açısından oldukça riskli. Erdoğan ile Bahçeli yakın zamanda bir araya gelecek” sözlerini anımsattım. Şöyle yanıtladı:
-Sadece Şamil Tayyar değil, AKP’nin içinde bu tarz düşünen epey insan var. Şamil cesaretli davranmış. Bu açıklaması da bizim öngörülerimizle örtüşüyor!
Benim bu “hapishane sohbetimden” kısa bir süre sonra Bahçeli epey bir sessizliğin ardından şöyle bir açıklama yaptı:
-Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır!
Türköne ise bu açıklamaya şöyle yanıt verdi:
-Sözlerini üstüme alınmıyorum. Hukuka dönülmezse Çözüm Süreci yürümez. Hâlâ aynı görüşteyim!
Evet, Ümit Hoca, yakın gelecekte ilginç gelişmelerden, siyasi ortamın gerilmesi olasılığından da söz etti. “Off the record” yani şimdilik yazılmaması kaydıyla anlattıklarını paylaşmayacağım ama heybede paylaşılacak daha çok turp var!
Ayrılırken gözlerinin içi gülerek “daha yapacak çok şey var” diyerek sarıldı. Şu sözleri söyledi:
-Milletim hiç merak etmesin, dimdik girdim, dimdik çıkacağım. Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Türk milleti yenilmez, yenilemez!
Bu şartlar altında ayrılmanın hüznü ile yeni dönemin yıldızı “Marmara Cezaevi’nin” çıkış kapısına doğru yürüdüm…