Beşiktaş'ın bu sezon harcadığı bonservis bedelini büyük ihtimalle dünkü rakibi St.Patrick’s 100 yıla yakın tarihinin toplamında harcamamıştır. Alınan skora, oynanan futbola, Abraham’ın gollerine, Orkun’un paslarına, Rafa Silva ve Joao Mario’nun topuk dokunuşlarına, gelişine vuruşlara bu açıdan bakmak gerek.
Olumlu gözüken ilk şey, Van Bronckhorst döneminden hatırlanan dikine hücumlarda başarılı olunduğu... Ayağında topu fazla tutmadan, tek dokunuşlarla oyunu açan ve kanatlardan etkili gelen ilk yarıdaki Beşiktaş kısa sürede farkı buldu. Güney Dublin’in küçük bir kasabasının kadro değeri Beşiktaş’ınkinin 35’te biri olan bir takım, Süper Lig’in orta sıra takımının bile hedefi olmamalı. Beşiktaş’ın hiç olmamalı.
İkinci yarıya oyuncu tutma ana fikriyle başlayan Beşiktaş’ın topa hakim olamadığını ve rakibin bir anda canlandığını gördük. Paulista ve Emirhan’ın oyun kurma konusundaki yetersizliklerine Demir ve Orkun’un de alan kapayamama zaafı eklenince saçma bir gol yendi, bir ikincisini ise Mert önledi. 45 ile 65 dakikaları arasındaki görüntü bile Ndidi’nin işinin ne kadar güç olduğunu, en azından takıma ne denli bir tecrübe katması gerektiğini gösteriyor.
Eksi hanesindeki bir diğer madde de kondisyon durumu. İlk devrede tempolu ve güçlü bir Beşiktaş gözükürken ikinci 45’te yine Shakhtar önündeki gibi yorgun bir takım izledik. Oyuncuların gücü tek devreyi zor çıkarır cinsten. İlerleyen haftalarda göreceğiz bu durum kalıcı mı yoksa yoğun yüklemenin etkileri mi yaşanıyor...
Turun hemen hemen garantiye alınmasına rağmen Beşiktaş’ın bu sezonki üçüncü resmi maçında da genel anlamda görüntü ne harika ne de iyi; belki eh işte... Lig başlangıcının ertelenmesi bu açıdan olumlu.