Alkışlanacak kıskançlık
BUNU YAZMAK GEREK
Başlıktaki “kıskançlık” kelimesi “haset” anlamında değil, kıskançlık kelimesini çok çok olumlu anlamda kullandım.
Erkek voleybol milli takımının dünya şampiyonasındaki çeyrek finale çıkma maçını izlediniz mi?
Maçın başından sonuna büyük heyecanla izledim.
İlk seti kaybettiler.
Ama ardından devleştiler, maçı 1-1’e getirdikten sonra ise şahlandılar.
Böylelikle erkek milli voleybol takımımız Filipinler’de yapılan dünya voleybol şampiyonasında çeyrek final oynama hakkı kazandı.
Milli voleybolcularımız son 16 takımın katıldığı finallere hiç yenilmeden ve çok az set verecek yükseldi.
Şimdi gelelim “kıskançlık” konusuna.
Son yıllarda kız voleybol takımımız harikalar yaratıyor biliyorsunuz.
Hem Avrupa Şampiyonasında hem olimpiyatlarda dereceye giren “filenin sultanları” son dünya şampiyonasında da tarihte ilk kez finale çıkarak gümüş madalya almıştı.
Hemen arkasından erkek basketbol milli takımımız uzun bir sessizlikten sonra Avrupa ikincisi oldu.
Ve erkek voleybolcular “bizim neyimiz eksik” diyerek sahaya çıktı.
Milli takım tarihinde ilk kez bir dünya şampiyonasında çeyrek finallere kadar geldi.
Umarım bir büyük zafer de onlardan gelecek.
Bu kıskançlık
alkışlanmaz mı?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Erdoğan o konuşmayı yapacak mı?
İktidar çevreleri sevinç içinde.
Çünkü Erdoğan hiç beklenmedik bir anda Beyaz Saray’a davet edildi.
7 yıldır onca çabaya rağmen bir türlü Beyaz Saray’a gidemeyen Erdoğan bu kez sürpriz biçimde Trump’la görüşecek.
Trump’ın oğlunun İstanbul’da Erdoğan’la görüşmesinden sonra bu randevunun verilmesi sarayda büyük ferahlık yarattı.
Ancak bana göre küçük bir sorun var.
Erdoğan 25 Eylül’deki Beyaz Saray görüşmesinden iki gün önce Birleşmiş Milletler genel kurulunda konuşacak.
Bu konuşmasında İsrail’e çok ağır sözler söyleyeceği ilan edildi.
Trump ise İsrail’in en güçlü destekçisi.
Bu durumda Erdoğan görüşmeden iki gün önce Trump’ı çok kızdıracak bu konuşmayı aynı tonda yapacak mı acaba?
Erdoğan’ın Trump’la görüşmesi çok önemlidir, bakalım Türkiye’nin başına ne işler açılacak bundan sonra?
GÜNÜN SÖZÜ
70’li yıllarda tüp, benzin, yağ kuyruğu vardı... Bugün ise “Kent Lokantası” önlerinde yemek kuyrukları uzadıkça uzadı... Neden acaba? Ahmet ÜSTÜN
ÇOK GÜLDÜM
Peki şu anda neredeyiz?
CHP’nin başına gelenlerin biri bitiyor, diğeri başlıyor. İş başında olduğu belediyelere tek tek el konulması, İstanbul İl başkanlığına, genel merkeze kayyım atanması. Tam “Bu iş burada bitti” derken hazırlanan bir başka senaryo sahneye konuyor. Bu da bana aşağıdaki fıkrayı hatırlattı.
Adam Hiroşima’dan sağ kurtulmuş ve bir hastanede uyanmış,
“Ne oldu? Neden buradayım?”
“Hiroşima’ya korkunç bir bomba düştü” diye cevaplamış hasta bakıcı, “Bütün şehir yerle bir oldu. Ama tüm imkansızlıklara rağmen hayatta kalabildin. Şu anda hastanede tedavi görüyorsun, ölme riskin yok, bu yüzden sakın endişelenme.”
“Çok şükür. Ya ailem? Onlar iyi mi?”
“Merak etme, hepsi güvenli bir şekilde tahliye edildi. Bekleme salonundalar ve seni bekliyorlar.”
“Harika. Peki, biz neredeyiz?”
“Nagazaki.”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
O bayrak çoktan düştü bile
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman bu hafta üç iğneleme göndermiş. Haydi okuyalım;
AKP, kendisine kattığı CHP’lilere bakılırsa sanki partisini büyütmüyor, abaküs oyunu oynuyor… Beş boncuk bu tarafa, dört boncuk şu tarafa!
***
Matel Matiz’in Perperişan adlı şarkısı toplum sağlığını bozduğu gerekçesiyle yasaklanmış… Oysa toplumun sağlığını asıl bozan “şey” malumunuz…. O, yasaklansa da şöyle rahat bir nefes alsak!
***
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Atatürk düşmanı başkanı Ali Erbaş’ın görev süresi doldu… Yeni başkan Safi Arpaguş, eski başkandan aldığı bayrağı taşıyacağını söyledi… Sayın Başkan, eğer bu bir bayrak yarışıysa bilesiniz ki Ali Erbaş o bayrağı çoktan düşürdü!