Bir garip tecavüz davası
YENİ ÖĞRENDİM
Geçen hafta Kıbrıs medyasında çıkan bir haber çok dikkatimi çekti.
Konu bir babanın üç yaşındaki oğluna tecavüzü ile ilgiliydi ve bu baba önce müebbet hapse sonra da 30 yıl ağır hapse mahkum edilmişti.
Çocuk tecavüzü, ensest ilişki denince insanın kanı donuyor elbette.
Ancak olayı irdeleyince ortaya bir garip durum çıktığını fark ettim.
Fatih Gazioğlu 2016’da eşinden boşanmış, sonra tekrar evlenmiş ve evlilikten de iki çocuğu olmuş.
Ayrıldığı eşi de bir süre sonra evlenmiş.
Tecavüz davası ise bu ayrılıktan üç yıl sonra açılmış.
Üç yaşından itibaren tecavüze uğradığı ileri sürülen N.G pek çok işini ancak yardımla yapabilen, konuşma zorluğu çeken otistik yapıda bir çocuk.
2019’da şikâyet üzerine tutuklanan baba 5 yıl hapis yattıktan sonra yargılanmış.
Bu süreçte ortada iki ayrı psikiyatri uzmanların oluşan iki rapor hazırlanmış.
Hacette üniversitesinin beş uzmanının verdiği raporda çocuğun cinsel istismara uğramamış olduğu kanısına varılmış.
İstanbul Üniversitesinden bir uzmanın hazırladığı raporda ise “çocuk cinsel istismara uğramış olabilir” deniyor.
Mahkeme lehte raporu kabul etmemiş aleyhteki rapor üzerine karar vermiş.
NG mahkemede ifadesini ancak annesinin elini tutarak kullanabildiği bir tablete yazarak verebilmiş.
Baba ifadesinde “Biz varlıklı bir aileydik, çocuğumuzla annesi ve iki bakıcı ilgileniyordu. Üç yaşındaki bir çocuk tecavüze uğrarsa olay günü anne veya bakıcıların bunu fark etmemesi mümkün olamaz” demiş.
Mahkeme ise raporu da çocuğun zihinsel durumunu da fiili göstergeleri de dikkate almadan ağır mahkûmiyet kararı almış.
Çocuk istismarı çok hassas bir konu ve affı olamaz.
Ancak konu o kadar hassas ki genellikle mağdur sıfatı taşıyanlara karşı doğal bir hoşgörü de var.
Ama bu olayda bir çarpıklık olduğu da kesin.
Kıbrıs’ın Türkiye’den çok farklı bir yargı sistemi var, davanın mutlaka yeniden ele alınması ve dünyanın otorite kabul ettiği bilimsel kuruluşlardan destek alarak yeniden görülmeli.
Genel öfke ve duygusallık bir babanın belki de haksız yere karalanmasına ve 30 yıl ağır hapse mahkum olmasına yol açmamalı.
ÇOK GÜLDÜM
Doldur fileni gel… fena mı?
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan gelen fıkra hayli manidar. Tuna fıkrada “parti başkanı” demiş ama siz onu istediğiniz gibi isimlendirebilirsiniz, örneğin Mehmet Şimşek diyebilirsiniz;
Mitingde parti başkanı ülkenin parlak geleceğinden bahsediyormuş..
“İlk beş yıllık planımızda enflasyon canavarını dizginleyeceğiz ve her ailenin kendi evi ve arabası olacak” demiş, “İkinci beş yıllık planımız uygulandığında da her ailenin bir uçağı!”
Dinleyicilerden biri “Uçağa ne gerek var ki?” diye bağırınca, “Yahu görmüyor musunuz sebze, meyve ve et çarşıda kaç lira? Alabiliyor musunuz bunları? Ha?” diye sinirlenmiş başkan, “Atla uçağına, uç komşu ülkelerden birine, doldur fileni de gel. Fena mı?”
GÜNÜN SÖZÜ
Sadece CHP Belediyeleri’nde yolsuzluk olan ve AK Parti’ye geçince her şeyin aklandığı yepyeni Türkiye. Berna Laçin
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Yıl sonunda biter inşallah
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman’dan bu pazar için gelen iğnelemeleri sunuyorum;
Diyanet İşleri Başkanlığı, Cuma hutbesinde “Ahlak ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes vebal altında” demiş. Çok doğru. Ormanları yakıp ranta açan, seçilmiş belediye başkanlarını muhalifliklerinden ötürü hapse atan ahlak ölçülerini çiğnemiştir. Kendilerini ses çıkarmaya davet ediyoruz!
***
- (Osmanlı) Evladı, sahte diplomalı Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun taş satarak Ankara’da külliye yaptırdığı ortaya çıktı. İlahi, ne şaşırıyorsunuz; toprak satmak, taş satmak onlarda Ata’dan miras bir genetik aktarım!
***
MHP Lideri Bahçeli, çözüm sürecinin yıl sonunda tamamlanacağını söyledi. Umarım onların siyasî ömürleri de yılsonunda tamamlanır!