Generallerin üstünü arayan polislerin çok büyük hatası!
İRONİ
Zafer Bayramı nedeniyle Anıtkabir’de yapılan törenlerde yine özel seçilmiş AKP’lilerin “Recep Tayyip Erdoğan” sloganları atması ve askeri personelin törene girerken üstlerinin aranması iki gündür tartışılıyor.
Ben de YouTube kanalımda bu konularla ilgili tepkimi dile getirdim.
Ancak olaya bir de tersinden bakalım.
Koca koca generaller Anıtkabir kapısında kuzu kuzu sıraya girmişler bekleşiyorlar ki silahlı polisler üstlerini arayıp da “temizdir geçebilir” kararı versinler.
Ama dikkatimi çekti, polislerin bazıları general ve subayların üst aramasını üstünkörü yapıyordu.
General geliyor ellerini havaya kaldırıyor silahlı polisler de bel hizasına dokunur gibi yaparak güya arama yapıyor.
Generaller bile Anıtkabir’in kapısında üzerinde silah var mı diye aranıyorsa demek ki çok ciddi bir ihbar var.
Anlı şanlı MİT’imiz Erdoğan’a bir subayın suikast yapacağı istihbaratını almış ki böyle tuhaf bir uygulama yapılıyor.
Ama polisler üstünkörü arıyor.
Maazallah ya o generallerden biri silahını beline takmak yerine çorabının içine saklamış olsa.
Sonra da tam tören anında paçasındaki silahı çıkarıp ateşlese.
Ne olacaktı?
İçişleri bakanının generalleri üstünkörü arayarak içeri sokan polislerle ilgili derhal soruşturma açması gerek!
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bizde bunu yapacak biri var mı?
Bir deprem oluyor günlerce deprem konuşuyoruz, sonra da unutuyoruz.
Ama Japonya öyle değil, yıllardır şiddetli depremlerde bile hiç kayıp vermeyen Japonlar bu konuda çok duyarlı ve hazırlıklılar.
Ben de yeni öğrendim, Japonya’da inşaatlar bittikten sonra ilginç bir uygulama yapılıyormuş.
Yüksek katlı bir konut binası bittikten sonra dairelerden biri ev gibi döşeniyor.
Başta binanın müteahhidi olmak üzere mühendisler, ustabaşları, işçiler ve reklam işinde çalışanlar bu daireye giriyorlar.
Sonra binaya kurulan özel düzeneklerle 8 şiddetinde deprem yaratılıyor.
70 saniye süren bu depremde döşenmiş ev içindeki bardaklar, tencereler, asılı tablolar ve çeşitli objeler yere düşüyor, dairenin içi savaş alanına dönüyor.
Ama içerde bekleyenlerin kılı bile kıpırdamıyor çünkü yaptıkları binanın 8 şiddetindeki bir depreme dayanıklı olduğunu biliyor.
Bizde binalar bittikten sonra böyle bir test yapılsa müteahhit, mühendisler ve çalışanlar acaba bu kadar rahat davranabilir mi?
GÜNÜN SÖZÜ
Nasıl rahatladım
anlatamam
Cumhuriyet gazetesinden Ufuk Sepetçi kamudaki makam aracı sayısının 130 bine dayandığını yazmıştı geçen hafta.
Sarayın DMM’si (dezenformasyonla mücadele merkezi) hemen yalanlama açıklaması yaptı.
“Türkiye’de ekonomik kriz derinleşirken kamuda lüks araç kullanımı arttı. Türkiye’nin makam araçları sayısı 130 bine dayandı” şeklindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin kullanımında toplam 119 bin 752 adet taşıt bulunmaktadır”
Yalanlamayı okuyunca nasıl rahatladım anlatamam.
Cumhuriyet’in “kötü niyetli!” habercisi 130 bin makam aracı olduğu yalanını atmış ortaya.
Yalana bakın, meğer 130 bin değil 112 bin makam aracı varmış.
Haydi bakalım “sözde!” gazeteci bu yalanını ne yapacaksın şimdi?
NOT: Türkiye’de 112 bin makam aracı varken nüfusu bizimle aşağı yukarı aynı olan Japonya’da 10 bin, Almanya’da 9 bin ve Fransa’da 8 bin makam aracı var.
Bİ SOR BAKALIM
Bu yaprak dökümü nereden çıktı?
Muhalefetteki iki kanalda çok izlenen iki isim sessiz sedasız ekranlara veda etti.
Önce Sözcü TV ana haber sunucusu Fatih Portakal aylar öncesinden “haziran’da bırakıyorum” dedi.
Haziran geldi, Fatih Portakal birkaç cümle söyleyip tatile çıktı, dediği gibi geri de gelmedi.
Halk TV’de ise İsmail Küçükkaya “Umarım tekrar birlikte oluruz” cümlesiyle tatile çıkacağını duyurdu.
Tatil bitti İsmail Küçükkaya geri dönmedi.
Muhalif medyada ne oluyor böyle?
Bu yaprak dökümünün bir anlamı var mı?
Sosyal medyada “Durun bakın daha kimler sessiz sedasız ortadan kaybolacak” dedikoduları nereden çıkıyor?