Marmaray yumruğunun arkasından türban çıktı
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Herkesin vicdanını sızlatan bir olay yaşanmıştı birkaç gün önce Marmaray’da.
Yanında iki çocuğu olan bir kişi bir genç kızla yaşadığı tartışma sonucu bir başka kişi tarafından yumruklanmıştı.
Sosyal medyada infial yaratan bu olaydan sonra yumruk atan kişi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Ancak ertesi gün İstanbul Valisi bir açıklama yaparak sosyal medya linçlerinin yargıyı etkilemeyeceğini, sosyal medyada yer alan bu tür haberlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemişti.
Valinin açıklamasını okuyunca “Belli ki ya yumruk atan adam ya da tartışmaya neden olan genç kız AKP’li çıktı, şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar” demiştim youtube yayınımda.
Tahminimde yanılmamışım.
Meğer tartışmanın ilk anda görünmeyen öznesi genç kız türbanlıymış.
Yumruk atan adam da onu savunmak istemiş.
Ama işe bakın ki yumrukçu tutuklanmıştı ve belli ki vali bir anda paniğe kapıldı ve o açıklamayı yaptı.
Şimdi iş tersine döndü ve yandaş medyada yumruk yiyen adam hakkında linç kampanyası başladı, öyle ki iş gazetelere de sıçradı ve Hürriyet haberi manşete taşıdı. Bakalım vali şimdi yine “linç kampanyası olmaz” açıklaması yapacak mı?
BUNU YAZMAK GEREK
CHP kararını başka kimler bekliyor?
Bir yandan operasyonlar, diğer yanda mitingler sürerken herkes nefesini tuttu CHP hakkında ay sonunda verilecek kararı bekliyor.
Kılıçdaroğlu’nun geri getirilmesinin partide büyük çalkantıya neden olacağı, kamuoyunun da buna şiddetli tepki göstereceği yorumları yapılıyor.
Ama gözlediğim kadarıyla bu kararı sadece CHP’liler beklemiyor.
Kamuoyunda “Kılıçdaroğlu dönerse CHP’ye oy vermem” diyenlerin sayısı hayli fazla.
Peki CHP’ye oy vermeyecekler kime oy verir?
Potansiyel olarak üç parti öne çıkıyor.
TİP, İyiparti ve Zafer Partisi.
Bu üç parti şimdi heyecanla kendilerine gelebilecek oyların hesabını yapıyor.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
O ne rezil görüntüydü öyle
İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’na yönelik 5’inci operasyonda gözaltına alınanların emniyetten adliyeye götürülmesi görüntüleri tam bir skandaldı, rezillikti.
O kişiler henüz şüpheli, mahkemeye çıkacaklar kararı hakim verecek ama sanki tutuklanacakları biliniyormuş gibi götürüldüler.
Aralarında belediye başkanları ve üst düzey bürokratlar var.
Onları sıraya dizip yanlarına ikişer polis götürüp askeri bir disiplinle emniyetten çıkarmak akıl alacak iş değil.
Ancak iktidar kirletme operasyonunu en vicdansız biçimde yürütmekten hiç çekinmiyor.
Bu arada bu görüntüleri izlerken içimi acıtan bir başka gerçeği de yazmak istiyorum.
Çoğu sert siyasi mücadelelerden geçmiş isimlerin hiç tepki vermeden adeta boyun eğerek sıraya girmelerini ve itirazsız yürümelerini de kendime yediremiyorum.
Tepki gösterseler ve öyle yürümeyi kabul etmeselerdi polisin yapabileceği hiçbir şey yoktu çünkü.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Lozan Amerika’nın derdi olmuş
Amerika’nın yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrak bakın ne dedi;
“Yapay sınırlar çizemezsiniz, Sykes Picot bunu yaptı. Sevr ve Lozan antlaşmaları, Kürtlerle ilgili aksiliklere yol açtı.”
Şimdi anlaşılıyor mu PKK’nın kendini fesih manifestosunda Lozan’a neden atıfta bulunduğu?
Belli ki bu fikri kendilerine Amerika vermiş. İyi de Amerika’nın Lozan’la derdi nedir, ne olabilir?
İnsanın aklına ister istemez AKP’nin yıllardır sürdürdüğü “Lozan 100’üncü yılında feshedilecek, işte o zaman Türkiye uçacak” sözleri geliyor.
ÇOK ÜZÜLDÜM
Bilinmeyen bir değerin ölümü
Dün bir cenaze törenindeydim.
Sevgili dostum avukat Tayfun Akçay 55 yıllık eşi Deniz Akçay’ı kaybetti.
Deniz Akçay kamuoyunda adı bilinmeyen ama Türkiye için çok önemli işler yapmış bir isim.
Tayfun Akçay vefatını duyururken sevgili eşinin niteliklerini şöyle dile getirdi;
Avrupa Konseyi Nezdinde Hükümet Ajanı olarak görev yapıp; emekli olmuş; litaratürde, devletler umumi hukuku alanında en baş sıralarda yer almış olan, özellikle Kıbrıs, Ermeni Konusu, Azerbaycan, Osmanlı Devletiyle Cumhuriyet Türkiye’sinin devamlılığı konularında, mesleki çalışmalarıyla binlerce sayfa tutan bilimsel yazılarıyla katkısı olan, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yürütme Komitesi’ne (CDDH), üye ülkelerinin oybirliği ile iki dönem Başkan Yardımcılığı, İki dönem de Başkanlığına seçilmiş; İstanbul Sözleşmesi’nin baştan sona, her aşamasında çalışmış, Ne Mutlu Türküm diyenlerin nişanesi…”
Nurlar içinde yatsın