Saray ahalisine bir öneri
ACAYİP YAZILAR
Bayramdayız ama kimsede huzur yok.
Herkes geçim derdinde, gelecek kuşkusu yaşıyor ve ne olacağını bilememenin paniği içinde.
Erdoğan ve ekibi ise ekonomide dalgalanma olduğunu kabullenmekle birlikte her şeyin iyiye gittiğini rakamların da bunu gösterdiği söylüyor.
Belli ki çok yoğun çalışma içinde oldukları için halkın durumunu göremiyorlar, durumun farkında bile değiller.
O halde bir önerim var.
Sarayda yaşayanlar şöyle bir şey yapsınlar.
Her birinin asgari ücretin en az 10 katı üzerinde maaşı var.
Diyorum ki bu maaşın tamamını ceplerine koysunlar ve sokağa çıksınlar.
Önce bir çay bahçesinde çay simit poğaça veya açma ile kahvaltı yapsınlar.
Sonra pazara gitsinler, sebze meyve mutfak ihtiyaçlarını alsınlar.
Sonra markete uğrasınlar, gıdadan temizlik malzemelerine bir evin aylık ihtiyacını alsınlar.
Sonra güzel bir yerde öğle yemeği yesinler.
Sonra da kıyafet almak için mağazaları dolaşsınlar, ceket, pantolon, gömlek, tişört, iç çamaşırı alsınlar.
Sonra yine bir çay bahçesine oturup bankalarının uygulamalarına girip aylık tüm faturalarını, (elektrik, doğalgaz, su, telefon) ödesinler.
Eve dönerken de arabalarının benzin deposunu doldursunlar.
Baksınlar bakalım asgari ücretin en az 10 kat üstündeki maaşlarından ne kadar kalmış. Sonra da kalan parayla eşlerinin çocuklarının çeşitli ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarını düşünsünler.
Çok basit bir öneri değil mi?
Haydi yapsanıza.
Bakalım ondan sonra “enflasyonu yüzde 40 düşürdük, ekonomi gayet iyi gidiyor” diyebilecek misiniz?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Böyle fanatizmden usandım
Son günlerde CHP bir yandan belediyelere yönelik operasyonlarla diğer yandan da CHP kurultayına yönelik dava ile uğraşıyor.
Youtube konuşmalarımda özellikle CHP’ye “mutlak butlan” kararı uygulanmasına karşı Özgür Özel’in cesur ve kararlı davranması bu nedenle duruma el koymasını, Kılıçdaroğlu ile mutlaka görüşerek sorunu çözmesi gerektiğini anlatıyorum.
Ama ne gariptir ki iki tarafın fanatiklerinin saldırısına maruz kalıyorum.
Aynı konuşmada hem “Kılıçdaroğlu’na yalakalık” hem de “İmamoğlu’ndan fonlanmayı” nasıl başardığımı anlamıyorum.
Aynı sözlere bir taraf “yetti artık bu Kılıçdaroğlu hayranlığın” diğer taraf da “İmamoğlu mamanı kesince saldırıyordun, şimdi yine mi mamalanıyorsun da yalakalığa başladın” diyebiliyor.
Allahım sen beni ve ülkemi koru.
ÇOK GÜLDÜM
Üç politik Pazar fıkrası
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan üç fıkra geldi.
Üçü de politik, dünyanın bir yerinde bir ülkede yaşanmış olaylardan derlenmiş hepsi;
MEMLEKET ÇATIDA
Adam çalışmaya gittiği ülkeden yıllar sonra fırsat bulup evini aramış, kardeşi açmış telefonu, üç-beş sohbetten sonra “Benim kedi nasıl?” diye sormuş
“Ohoo. O çoktan öldü” diye cevap vermiş kardeşi.
“Yahu böyle bir haber çat diye söylenir mi?” diye kızmış ağabey, “Gurbetteyiz şurada. Küçük bir yalan uydurabilirdin. Ne bileyim kedin çatıda, onu aşağı indiremiyoruz falan.”
“ Özür dilerim.”
“Neyse. Memleketten bahset biraz.”
“ Ohooo. Memleket epeydir çatıda” demiş kardeşi, “Bi türlü aşağı indiremiyoruz!”
DİLE NE DİLERSEN
Baskı ile yönetilen bir ülkenin despotik Başkanı nehre düşmüş, tam boğulmak üzereyken delikanlının biri suya atlayıp Başkanı kıyıya çıkarmış.
“ Beni kurtardığın için teşekkür ederim delikanlı” demiş Başkan, “lütfen bana borcumu nasıl ödeyeceğimi söyle.”
“Hiçbir şeye ihtiyacım yok efendim” diye cevap vermiş delikanlı.
“Dinle, ben bu ülkenin başkanıyım. Saf olma, sana istediğin her şeyi verebilirim.”
Bir an düşünmüş delikanlı, “Eğer bunu benim için yaparsanız. Bir ana cadde üzerinde bir anıt mezar.”
“Aaa, senin gibi genç biri neden mezar ister?” diye şaşırmış Başkan,
“Arkadaşlarım, ailem ve sokakta karşılaşacağım herkes az önce yaptığımı öğrendiklerinde beni sağ bırakmazlar efendim!”
HAYDİ TUT BAKALIM SÖZÜNÜ
Basın toplantısında muhabir Başkan’a mikrofon uzatıp “Geçtiğimiz perşembe günü yaptığınız basın toplantısında hafızanızın zayıfladığını hissettiğinizde anında istifa edeceğinizi söylemiştiniz. Hala bu konuda ısrarlı mısınız?” diye sormuş,
“ Yoo” demiş Başkan, “Böyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum..!”