Bu hesap tutmaz!
Ekonomi dediğin nedir? Ekranlara çıkıp “küresel makro finansal parametrelerin senkronizasyonu…” diye başlayan kravatlıların anlattığı o anlaşılmaz modeller mi?
Geçiniz efendim, geçiniz bir kalemde... Ekonomi; akşam marketin parlak ışıkları altında etikete bakarken yüzünün donduğu o anın adıdır. Çocuğun eline aldığı çikolatayı raftan geri koyarken içten içe kırılan babanın sessizliğidir.
Poşetin dibinde kalan üç domatesi ezilmesin diye korurken cebinde kalan üç kuruşu koruyamama çaresizliğidir.
***
At ile deve değil… Bu gidişatın nereye vardığını anlamak için sadece iki soruyu cevaplamak yeterli… Kamuda tasarruf var mı? Bizim cebimize yansıyan bir iyileşme var mı?
Cevap; “Hayır!” ama öyle “hayır” ki bu ekonominin “kimseye hayrı yok” anlamında koca bir hayır…
***
Sen yıllardır harcamalarını kısmayacaksın, her yıl yeni bir makam aracı, yeni bir bina, yeni bir kadro için ödenek çıkartacaksın.
Sonra vatandaşı, çalışanını, işsizini, gencini, yaşlısını vergiyle inek gibi sağacaksın… Hem de sabah-akşam, bıkmadan!
***
Devlet küçülmedikçe, harcamalarını kısmadıkça ekonomi çıkmaz sokakta… Vergileri de bir yere kadar artırabilirsin. Biz o noktayı çoktan geçtik bu arada…
Türkiye şu anda borçlanmıyor mu? Borç rekor düzeyde… Faiz ödemeleri bütçenin tek gerçek kalemi haline gelmiş.
Vergiler artmıyor mu? Ülke tarihinin en yüksek seviyesinde… Adeta sivrisinek gibi… Her yerine konuyor, kanını emmeden bırakmıyor.
Sorarlarsa, dünyanın en büyük adalet sarayları, en uzun köprüleri hep bizde… Aman diyeyim daha taksitleri bitmedi, gidip de hor kullanıp eskitme…
***
Benim derdim başka… İnsanların pazarda domatesi 5 lira daha ucuza almak için pazarcıyla kırk dakika pazarlık yaparken, aynı insanların kendi cebinden çıkan vergilerin nereye gittiğini hiç sorgulamaması...
“Devlet baba” diyerek büyütüldüğü için vatandaşın devlet için değil, devletin vatandaş için olduğunu unutan milyonların sessiz kabullenişi… Suistimalin işte bu yüzden her yıl daha da büyümesi…
***
Sözde ödediğimiz her kuruş vergi bize yol, su, elektrik olarak geri dönüyor ya… Bir bakıyorsun hem yol için para veriyorsun hem o yola vergi veriyorsun hem ihaleye verilen garantiyi ödemek için bir daha vergi veriyorsun.
Verginin vergisi… Bedelin bedeli… Faturanın faturası…
Sonuç? Türkiye’de insanların amacı artık yaşam kalitesini artırmak değil, sadece hayatta kalmak… Geçim derdinin altında ezilen milyonlar için hak, hukuk, özgürlük gibi kavramlar lükse kaçmak!
***
Hele devlet malının, fiilen partinin malı muamelesi görmesi… Hani sık sık “bürokrasi hantaldı, yeniledik” diyorlar ya…
Ortada bürokrat falan bırakmadılar. Yerine parti tarafından atanmış memurlar var. Kurum değil, bağlılık esası… Liyakat değil, sadakat…
***
Bu model ile çıkış yok! Bırakın kâğıt üzerinde kalem oynatıp verileri değiştirmeyi dansöz oynatsalar yine fark etmez…
Bu güzide hal ve gidişat için kime teşekkür etmeliyiz? İşte en kolay soru! Hatırla yahu, Türk halkı olarak, yetkiyi o istedi biz verdik. Yani bunları hak ettik!