Sorumluluğa çağıran sözler...

AKP iktidarı toplumu kutuplaştırdı. Karpuz gibi ikiye ayırdı…

Buna rağmen, bazı üzücü olaylarda parti ayrımı olmadan aynı tepkileri veriyoruz… Aynı duyguları paylaşıyoruz.

Onlardan biri de geçen ocakta 78 kişinin can verdiği Kartalkaya’daki yangın faciası…

Önceki gün ilk duruşma vardı. Annesini, babasını, evladını, yakınlarını bu yangında kaybedenler duruşma salonunun önündeydi.

Ellerinde, ölen yakınlarının fotoğrafları, gözleri yaşlı bir halde bekliyorlardı.

Sadece aileler değil, STK temsilcileri, hukukçular ve vatandaşlar da oradaydı… Büyük bir kalabalık vardı.

Hepsi de sorumluların en ağır cezayı almasını istiyordu.

Bu tabloyu görenler “Toplumsal bilinç böyle olur” diyordu.

Orada bulunan CHP lideri Özgür Özel ise bu tür davalardaki acı süreci anlattı… Hepimizin hatırlaması gereken şu sözleri söyledi:

“Bugün kamuoyunun ilgisi, basının ilgisi, herkesin ilgisi en üst düzeyde. Bu, adalet talep eden mağdurlar, aileler için son derece önemli.

Ancak Soma maden kazası davasında da böyle olmuştu. İlk gün aynen burada olduğu gibi 301 aileden birer kişi içeri alınmıştı.

Soma’da 4 kilometre kuyruk vardı mahkemenin önünde, içeri girmek isteyenlerle ilgili. Herkes de diyordu ki ‘Unutursak yüreğimiz kurusun.’ Soma duruşmalarının tamamını takip ettim. 83 duruşmanın sonunda biz salonda toplam 150 kişiydik. Sonra da ölen kişi başına 5.5 gün yattılar ve çıktılar. Şimdi Ayvalık’ta, Dikili’de yazlıklarında keyif çatıyor. İlk gün herkes sanıyordu ki 301 kere müebbet alacaklar. 5’er buçuk gün yattılar ve çıktılar. Birinci gün herkes gelir, herkes konuşur, herkes tweet atar. Önemli olan bu süreci sonuna kadar takip etmektir. Bunu gazetecilere, siyasilere, bütün STK’lara hatırlatırım.”

Bu sözler ve sorumluluk çağrısı hepimizin kulağına küpe olsun…

Çelik gibi sanatçı!

Hepimiz Çelik’i 90’lardaki şarkılarıyla tanıdık.

“Ateşteyim” şarkısı hâlâ sevilerek dinleniyor.

İşte hepimizin şarkıcı kimliğiyle tanıdığı Çelik pek çok sanatçının yapmadığı veya aklına gelmeyen bir şey yaptı…

Geçen hafta yaşadığımız orman yangını fırtınası sırasında İzmir’e gitti.

Kendi kullandığı pickup araca elleriyle koli koli içme suyu doldurdu.

Alevlerin kavurduğu Ödemiş, Buca ve Çeşme’yi aracıyla adım adım gezdi. Canları pahasına alevlerle mücadele eden itfaiyecilere, köylülere ve gönüllülere “Suyunuz var mı?” diye sordu. İhtiyacı olanlara içme suyu dağıttı.

Bu alkışlanacak hareketiyle büyük takdir topladı.

Peki Çelik rahat evinde oturup orman yangınlarıyla ilgili üzüntü bildiren mesajlar atmak varken neden bunu yapmıştı?

Onu da,“Ülkemin her yeri yangın yeriyken yerimde duramazdım. Elimden geleni yapacağım” diyerek anlattı.

Alkışlar Çelik’e ve onun gibi çelik yürekli insanlara…

Ali yazar, Veli bozar...

İstanbul Halkalı’da bir sitede oturuyoruz.

Sitemizin önündeki yolda minik bir dönel kavşak var.

Kavşağın etrafındaki yol dekoratif taş döşeliydi.

Belediye önceki gün sabah saat 9 gibi bu taşları söktü. Doğal olarak gürültülü bir iş oldu. Yol asfaltlanacaktı.

Ancak asfalt çalışmasına saat kaçta başladılar tahmin edin! Gece saat 22.00’de. Hem de gürültülü bir şekilde…

Bu satırları yazdığım gece saat 01.57’de gürültülü çalışma, insanı uyutmayacak şekilde hâlâ sürüyordu.

Üşenmedim, gürültüyü ölçtüm, 85 desibel çıktı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün insan kulağı için güvenli kabul ettiği gürültü sınırı ise 70 desibel. Asfalt çalışması nihayet gece 03.00 gibi sonuçlandı... Ama çile bitmedi.

Dün sabah saat 9’da, asfaltlanan o yer kepçelerle kırıldı.

Çünkü alttaki su borusu kırılmış. Tam “Ali yazar, Veli bozar” durumu yani...

Sanki gündüzler çuvala girmiş gibi bizi gece yarılarına kadar bu gürültüyle uyutmayan Küçükçekmece Belediyesi’ne sevgilerimizi (!) sunuyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

Serdal Saraç Diğer Yazıları