Mahir Bağış / NEFES

CHP, 53 sayfa ve üç bölümden oluşan raporunu TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna sundu.

“CHP, Kürt sorunuyla ilgili geniş kapsamlı raporları ve bu çerçevedeki çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşan ilk parti olarak, komisyonun oluşturulma biçimini (TBMM Başkanının çağrısı ile) onaylamamasına rağmen, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna katılmakta tereddüt göstermemiştir" ifadeleriyle başlayan raporda AYM ve AHİM kararlarının uygulanması için şu değerlendirmeler yapıldı:

AYM VE AİHM KARARLARI

“Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümlerin hiçbir değişiklik yapılmaksızın yeniden kanunlaşması uygulamasına son verilmelidir. Anayasa’nın 90’ıncı ve 153’üncü maddeleri hükmü gereği, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tüm kararları uygulanmalıdır. Kalıcı bir toplumsal barış ortamının kurulabilmesi, ancak demokratikleşme adımlarıyla ve hukuk devletinin tesisiyle mümkündür.”

Raporda, Anayasada belirtilen hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen uygulamalara son verilmesi talep edilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Siyasi iktidar ve paydaşlarının ifade özgürlüğünün sınırlarını aşacak ötekileştirici bir nefret dilini kullanabildiği, bunun dışında kalan herkesin ise kendisini baskı altında hissettiği mevcut düzenin terk edilmesi şarttır. Atatürk milliyetçiliği, yurttaşlık bağıyla Cumhuriyetimize bağlı olan herkesin eşitliğini savunmaktır. Türk milleti bu anlayışla tanımlanmaktadır.

Bu anlayış; farklı kimliklerin dışlanmaması ve yurttaşların aynı hak ve özgürlüklere sahip olmasını esas almaktadır. Günümüzde eşit yurttaşlık, bu anlayışın eksiksiz olarak hayata geçirilmesi ve güçlendirilmesi anlamına gelmektedir.”

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

CHP’nin komisyonda sunduğu raporunda özellikle Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’ndaki “İfade Özgürlüğünü Engelleyen Hükümlerin Kanun Metinlerinden Çıkarılması” başlığında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulandı. CHP’nin raporunda öne çıkan diğer tespitler şöyle:

-Otoriter yönetimlerden ithal edilen yasa tekliflerinin gündemden kalıcı olarak geri çekildiğinin açıklanması.

-Halkın haber alma hakkı önündeki bir engel olarak erişim engellemesi sorunu.

-Örgütlenme özgürlüğü önündeki kanun ve uygulamadan kaynaklı tüm engellerin kaldırılması.

-Çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi için TBMM'nin denetim etkinliğinin artırılması. Kürt sorununun sadece güvenlik politikaları ve terörle mücadele düzenlemeleri ele alınarak çözülemediği görülmüştür. Türkiye’de Kürt sorununun çözümü, gerçek bir demokrasinin inşasından bağımsız düşünülemez. Bu nedenle meşru siyaset alanının daraltılmasına yönelik uygulamaların hızla geri alınması ve demokratik siyasal zeminin güvence altına alınması için gerekli adımların atılması çözüm için elzemdir.

“KAYYUMDAN VAZGEÇİLMELİ”

-Belediyelere kayyım atanmasına ilişkin olağanüstü hâl kalıntısı yasal düzenleme derhal yürürlükten kaldırılmalı, bu kapsamda 11 siyasi partinin TBMM Başkanlığına sunmuş olduğu ortak kanun teklifi gündeme alınmalıdır.

TUTUKLU BELEDİYE BAŞKANLARI

-Gezi ve Kobani davaları örneklerinde olduğu gibi toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik davaların tümünden ilkesel olarak vazgeçilmelidir. Gizli tanık uygulamasının adil yargılanma hakkını ihlaline son verilmeli.

-Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçları yürürlükten kaldırılmalı ve cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı suçu yeniden düzenlenmeli.

-Ekrem İmamoğlu ve tutuklu CHP’li belediye başkanları tahliye edilmeli.

- Kadın ve çocuklara karşı şiddetle etkin bir mücadele yapılmalı.

- Yargı ve infaz sistemindeki anti demokratik ve insan haklarına aykırı uygulamalara son verilmeli.

-Devletin inançlara karşı tarafsız olduğu bir düzenin hayata geçirilmeli. Cemevlerine ibadethane statüsü tanınmalı.

-Başta kamu kurumları olmak üzere işe girişlerde ve yükselmelerde yaşanan ayrımcılık önlenmeli.

- Güvenlik güçlerinin ve güvenlik bürokrasisinde çalışan sivil memurların özlük hakları iyileştirilmeli.

- Eğitimde demokratikleşme sağlanmalı. Ana dil bir haktır, tüm yurttaşların ana dilini öğrenme, kullanma ve geliştirme hakkı sağlanmalı. Kimsenin kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramasına ve toplumsal olarak dışlanmasına izin verilmemeli.

CHP NEDEN KOMİSYONA KATILDI?

Raporda “CHP komisyona neden katıldı?” sorusu ise şu ifadelerle yanıtlandı:

“Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti, eşit yurttaşlık 86 milyonun ihtiyacıdır. Hiçbir yurttaşın kendini güvende hissetmediği, kurulan birkaç cümlenin Cumhurbaşkanına fiili saldırı sayılıp tutuklama nedeni haline getirilebildiği, siyasi nedenlerle aydınların, gazetecilerin, sivil toplum liderlerinin tutuklandığı, Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının keyfi olarak sınırlandırılabildiği bu ülkede; hak, hukuk ve adalet tüm yurttaşların ortak talebidir.

Toplumsal barışın eşit yurttaşlık temelinde sağlanması tüm yurttaşlarımızın beklentisidir. Türkiye’de demokratikleşmeyi gerçekleştirmek ve adalet sorununu çözmek üzere atılması gereken adımların Kürt sorunuyla sınırlı tutmayan, ancak Kürt sorununu da dışlamayan bir bakış açısıyla planlanması gerekmektedir.”

Raporu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclis Başkanı’nı kabulü dolayısıyla Genel Sekreter Hüseyin Kürşat Kırbıyık’a teslim eden CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, sonrasında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Emir, rapora ilişkin şu bilgileri verdi:

"Daha önce biz komisyon çalışmalarının ilk gününde 29 maddelik Türkiye'nin bütün sorunlarına dokunan, demokratikleşme, hukuk devleti, toplumsal barış gibi alanlarda yapılması gereken ilk ve acil adımları işaret eden bir rapor sunmuştuk.

Sonrasında 20 gün önce gerçekleşen son toplantıda yine bir özet rapor sunmuştuk şimdi daha ayrıntılandırdığımız ve Türkiye'de hem yasal zeminde hem yasaların uygulanması konusunda ivedilkle atılması gereken adımlar, acil kanayan yaralarımız ve mutlaka Meclis'in çözmesi gereken sorunları tespit ettiğimiz, çözümleri de önerdiğimiz ayrıntılı raporumuzu şimdi sunduk.

'DEMOKRATİKLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR'

Başlıklar halinde özellikle Türkiye'de hukuk devletini nasıl örselendiğini ortaya koyan, hukuk devletini yeniden ayağa kaldırmak için neler yapılması gerektiğini kısaca özetleyen Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına uyulmamasının Türkiye'deki demokratik ortamı nasıl sarstığını ortaya koyan bir rapor.

Türkiye'de aslında bugünlerde çok konuşulmayan ama hem ekonomide hem eğitimde yine bir demokratikleşme ihtiyacı var. Bütün bunlara dokunan kısa ve somut örneklerle dolu bir raporu sunduk.

Bu raporun içeriğindeki pek çok hususa hiçbir siyasi partinin ve hiçbir vatandaşımızın itirazı olacağı kanaatinde değiliz.

Bizim ısrarla söylediğimiz noktalar bir kısmı ivedilikle yapılması gereken bir kısmı idarenin tasarrufu ile bir anda düzeltilebilecek noktalar ama bir kısmı da kısa vadede Meclis'in mutlaka çözmesi gereken sorunlar.

Bu rapor doğrultusunda Türkiye'de hem Meclis düzeyinde, yasal zeminde hem de idari işlemler olarak adımlar atıldığında daha demokratik, daha adil, toplumsal barışı sağlamış herkesin kendisini gerçekten birinci sınıf vatandaş hissettiği, dışlanmış hissetmediği bir Türkiye'yi kurmamız ve yaşama geçirmemiz mümkün olacak.

'TERÖR TANIMININ BELİRGİNLİK KAZANMASI ÇOK ÖNEMLİ'

Terörle Mücadele Yasasının mutlaka değiştirilmesi ve terör tanımının belirginlik kazanması çok önemli. Aynı şekilde bizim daha önce de gündeme getirdiğimiz kayyum uygulamalarına bir an önce son verilmesi, seçimle gelenin seçimle gitmesi, İçişleri Bakanlığı'nın idari tasarrufu ile belediye başkanlarının görevden alınmaması son derece önemli.

Buna benzer somut öneriler var. Özellikle seçilmişler bakımından duruşmaların TRT'den yayınlanması ve şeffaflık ilkesi gereğince bütün vatandaşlarımızın bu duruşmaları izleyebilmesinin önünün açılması gerekir.

AİHM ve AYM kararlarını ısrarla uygulamayan heyetler ve hakimler var. En son örneğini Tayfun Kahraman'da gördük. İşte böyle mahkeme ve hakimler için de mutlaka bir tazminat hukukunun geliştirilmesi önemli. Şu anda yürürlükte böyle bir uygulama var aslında ama işlevsel değil.

Türkiye'de seçimlerin denetimi ve gözetimi Yüksek Seçim Kurumu'nun yetkisindedir ve bu yetkiyi anayasadan alır. Ama seçim yasasında siyasi partiler yasasında olmayan bir hüküm üzerinden dernekler yasasına, orada olmayan bir hüküm üzerinden de Medeni Kanuna ve buradan da siyasi partilerin kurultaylarına, kongrelerine, seçilmiş kurullarına kayyum atayacak kadar gözü dönmüşlük ve hukuku çiğnemek var.

Türkiye'de artık açık bir düzenleme ile özellikle adli yargının ancak kişiler açısından yetkili olacağını ama seçimlerin, kongrelerin, kurultayların denetiminin ve gözetiminin ancak ve ancak YSK tarafından yapılabileceğini tekraren bir norma bağlamak gerektiğini düşünüyoruz.

'SADECE İNFAZ YASASIYLA ÇÖZEMEZSİNİZ'

CHP olarak biz Türkiye'de terörün kalıcı olarak bitmesi için açık bir tavır sergiledik. Meclis zemininde bu sorunların meşru aktörlerle konuşulması gerektiğini söyleyen biziz. Biz DEM Parti ile el sıkıştığımız için, bayramlaştığımız için dahi terörle yan yana gelmiş suçlamalarına muhatap olmuş ve sahte videolarla seçim kaybettirilmiş bir partiyiz.

Ama bizim için önemli olan doğru yerde durmaktır. Biz Türkiye'de terörle mücadelenin sadece devletin savunma birimlerine bırakılamayacağını, siyasetin de bu noktadan sonra adım atması gerektiğini, hepimizin bu konuda sorumluluk taşıdığını, bir tek askerimizi şehit vermemek için üzerimize düşeni yapacağımızı açıklıkla söylemiştik. Bu noktada durmaya devam ediyoruz.

Sadece infaz yasasında yapacağınız bir değişiklikle bu sorunları çözemezsiniz daha bütüncül, daha kucaklayıcı, daha geniş bir perspektiften yaklaşan ve gerçekten Türkiye'ye adaleti, hukuk devletini ve toplumsal barışı getirmek üzere atılacak adımları cesaretle atan bir tutum sergilememiz gerekiyor. Biz diğer partilerden de aynı tutumu bekliyoruz."

'UMUT HAKKINA DÖNÜK BİR ATIF YOK'

Emir, gazetecilerin 'umut hakkı'na ilişkin sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Raporumuzda umut hakkına dönük bir atıf söz konusu değil ve bizim raporumuzda özellikle teröre bulaşmamış veya terör örgütü üyesi olmakla birlikte suç işlememiş terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye dönüşü ile ilgili de bir öneri yok.

Umut hakkı bilinçli olarak koymadığımız bir şey ama diğer yönüyle yani silahını bırakmış, suça karışmamış veya suça karışmış kişilerle ilgili bizim şöyle bir cümlemiz var; biz Türkiye'nin birinci partisi olarak toplumsal barışa hizmet edecek şehit annelerini, gazilerimizi rahatsız etmeyecek ama gerçekten barışı kalıcılaştıracak adımları destekleriz. Ama bunu öncelikle yapması gereken Adalet Bakanlığı bürokrasisidir."