Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı'nda düzenlenen haftalık basın bilgilendirme toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bakanlık kaynakları, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Anıtkabir'de askeri personelin polislerce aranmasına dair açıklama yaptı.
Kaynaklar, dezenformasyon çabası olduğunu savunarak, şu ifadeleri kullandı:
- Basında ve sosyal medyada, Cumhuriyetimizin kurucusu, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir'de, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle düzenlenen törende yapay zeka ürünü fotoğraflarla generallerin arandığı, törene katılmak üzere aileleriyle birlikte gelen askeri personelin içeri alınmadığı iddiaları ve 2019 yılında bir televizyon kanalında yayınlanmasının ardından Bakanlığımız ve şahsi olarak general/amirallerimiz tarafından derhal suç duyurusunda bulunulan ve dava süreci devam eden görüntülerin tekrar dolaşıma sokulması, Türk Silahlı Kuvvetlerimize yönelik itibarsızlaştırma ve sistematik bir dezenformasyon çabasıdır.
Kaynaklar, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik gerçek olmayan veya yıllar önce dava konusu olmuş konuların tekrar gündeme getirilmesi suretiyle yapılan algı operasyonlarının sadece orduyu değil, aynı zamanda devletin güvenliğini ve milletin birliğini hedef aldığını söyledi.
Sosyal medyanın her geçen gün kirlenmekte ve tehlikeli bir hal almakta olduğuna işaret eden kaynaklar, "Halkımız sosyal medya üzerinden yapılan veya yapılmaya çalışılan algı oyunlarına karşı dikkatli ve ihtiyatlı olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, anayasa ve yasalarla kendisine tevdi edilen görevleri, milli güvenliğimizin teminatı olarak büyük bir azim ve kararlılıkla yerine getirmeye devam edecektir" ifadelerini kullandı.
BAĞCIOĞLU: ÜST ARAMASI YAPILDIĞI KABUL EDİLDİ"
Öte yandan MSB’nin açıklamasını değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu, TSK İç Hizmet Kanunu’na göre asker tanımının erden mareşale kadar TSK’da görevli tüm personeli kapsadığını kaydetti. Bağcıoğlu şu görüşleri savundu:
“Üst araması kapsamında; general ile er arasında mevzuat açısından hiçbir fark yoktur. Yapılan açıklamadan generaller dışında diğer askeri personele yönelik üst araması yapıldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Zaten generale üst araması yapıldığı iddia edilen fotoğraf, tüm kamuoyu tarafından yapay zeka olarak değerlendirilmiştir. Rahatsız edici olan durum mevzuata uygun olmayan üst araması olup bu hatalı uygulama ivedilikle düzeltilmelidir.”
EGE'DEKİ UÇUŞ NATO KAPSAMINDA
Bakanlık kaynakları ayrıca "Türkiye'ye ait iki F-16 savaş uçağının, Rodos ile Meis arasında uçuş planı sunmadan hareket ederek, Atina Fır Hattı'nı ihlal ettiğine" yönelik Yunan basınında yer alan haberlere ilişkin de açıklama yaptı.
Kaynaklar, Ege ve Doğu Akdeniz'in uluslararası hava sahasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait uçaklar ile yıllardır deniz üzerinde düzensiz göçle mücadele ve tanımlanmış deniz resminin oluşturulması kapsamında Deniz Karakol uçuşları gerçekleştirildiğini ifade etti.
Bu uçuşların milli olduğu kadar NATO kapsamında da icra edildiğini belirten kaynaklar, şunları kaydetti:
"Bahse konu olay gününde de her zaman olduğu gibi Türk P-72 tipindeki Deniz Karakol Uçağı NATO (Associated Support) uçuşu olarak hem NATO hem de Yunanistan makamlarının bilgisi içerisinde görevini icra etmiştir. Buna rağmen Yunanistan tarafından bu silahsız uçağımıza Girit/Kastellion meydanından silahlı 2 adet F-16 uçağı ile reaksiyon gösterilmiş ve önleme yapılmıştır. Bu reaksiyona ilave olarak, Silahsız Deniz Karakol Uçağımızın uçuş emniyeti ihlal edilmiş ve uçağımız tehlikeli duruma sokularak taciz edilmiştir.
- Bu durum karşısında Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza ait Ani Reaksiyon uçaklarımız tarafından, itidalli duruşumuz korunarak, istenmeyen olayların olmaması amacıyla uçaklar arasında gerekli ayrım sağlanmıştır. NATO makamları olay sonrası NATO raporlaşma usulleri aracılığıyla bilgilendirilmiştir. Bu olayın Yunanistan'ın son dönemde gerek söylemde gerek sahada attığı gerginliği artırıcı adımlarının yeni bir örneğini teşkil ettiği ve iki ülke arasında imzalanan 2023 tarihli Atina Bildirgesinin lafzı ve ruhuna aykırı olduğu değerlendirilmektedir. Türkiye olarak uzlaşmadan yana ve yapıcı yaklaşımımızı devam ettireceğiz. Amacımız bölgemizdeki olumlu atmosferin muhafaza edilmesi olup bu yöndeki çabalarımızı sürdüreceğimizi vurgulamak isteriz.
"SDG'NİN SÜRECİ SABOTE ETMESİNE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ"
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, Suriye'deki son duruma ilişkin sorular üzerine, şu bilgileri paylaştı:
- SDG terör örgütünün silahsızlanma ve Suriye devletine entegrasyon taahhütlerini yerine getirmemesi Suriye'nin birlik ve bütünlüğü ile ulusal güvenliğimize tehdit oluşturmaktadır. Türkiye olarak bu konudaki hassasiyetlerimiz nettir. SDG terör örgütünün süreci sabote eden tavırlarına izin vermeyeceğimiz ve Suriye'nin yeni yönetimiyle işbirliği içinde terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimiz defalarca belirtilmiştir.
SDG terör örgütü, Suriye ordusuna entegrasyon sürecine uymalı, Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne zarar verecek her türlü eylem ve söylemden vazgeçmelidir. Türkiye bu sürecin takipçisi olmaya devam edecek ve gerektiğinde hem kendi güvenliği hem de Suriye'nin istikrarına katkı sağlamak için Suriye'ye her türlü desteği verecektir.
Millet Ata'sına koştuGündem