Bİ SOR BAKALIM
Açılım konusunda aynı yolda yürüyen iki önemli siyasetçi ağır kalp ameliyatı geçirdi.
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli 5 şubat günü hastaneye kaldırıldı, ameliyat edildi ama o günden beri gerçek anlamda ortaya çıkmadı.
Bahçeli telefonlar ediyor, uzun açıklamalar yapıyor, bir kere de ortaya çıktı.
Diğeri DEM milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
O da kalp ameliyatı geçirdi şu sıralar durumunun çok iyi olmadığı açıklandı.
Gelelim bu iki ismin hastalığı nedeniyle yaşananlara.
Sırrı Süreyya Önder için herkes hastaneye koştu, cumhurbaşkanı yardımcısı bile hastana önünde sağlık raporu verir gibi açıklamalar yaptı.
Televizyonlar hala hastane önünden canlı yayın yapıyor saat başı haberlerde sağlık durumu kamuoyuna açıklanıyor.
Hastane dolup taşıyor, siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler ve DEM’e oy veren halk merakla Sırrı Süreyya’nın sağlık durumunu izliyor.
Oysa Bahçeli için bunların hiçbiri yapılmadı.
Ne hastanenin önü doldu taştı ne iktidar yetkilileri saat başı açıklamalar yaptı.
Sırrı Süreyya Önder’e gösterilen bu ihtimam Bahçeli’ye neden gösterilmedi acaba?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Diploma iadesinde ilk adım
Başından beri şu diploma olayı bana gerçekçi gelmedi.
Ancak ilk günden beri bu karardan dönüleceğine ve diplomanın iade edileceğine inandığımı söyledim.
Çünkü 35 yıl önceki bir diplomanın iptali akıl alır gibi değil. Ayrıca aynı süreçten yararlanan ve İstanbul Üniversitesine yatay geçiş yaparak diploma alan çok sayıda kişi var, onların da diplomaları iptal edildi.
Konu yargıya yansıyınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı mecburen soruşturma başlattı.
Savcılık 47 kişinin ifadesini alacakmış.
BENCE BU ŞU DEMEK OLUYOR; Akılsızca alınan bu karardan vaz geçilecek. Ama “vazgeçtim” demekle olmuyor, zorunlu olarak iş mahkemeye gidecek, bir süreç sonunda mahkeme büyük olasılıkla “Yatay geçişlerde maddi menfaat bulunmadığı görülecek, ayrıca “kazanılmış hak” kapsamında diplomalar iade edilecek.
BUNU YAZMAK GEREK
Yalanlamalar inandırıcı değil
Kıbrıs’ta organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan ve bir süre önce öldürülen Halil Falyalı’nın elinde tuttuğu 50 kasetten 45’inin MİT tarafından alındığı ancak 5 kasetin kayıp olduğu haberi geçen hafta ortalığı karıştırmıştı.
Cumhurbaşkanlığı sarayına kadar uzanan iddialar şok etkisi yaratmıştı.
Ancak tam bir hafta boyunca skandalda adı geçenler tek kelime bile açıklama yapmadı. Nihayet dün Dışişleri bakanlığından bir “yalanlama” geldi.
Ama bu yalanlama sadece Hakan Fidan ile ilgili.
Bakanlık “Bakanının adı geçen skandalla hiçbir ilgisi olmadığını” ileri süren bir açıklama yaptı.
Daha sonra da
Süleyman Soylu sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “mafya ve uyuşturucu baronlarıyla nasıl mücadele ettiğini” anlatarak iddiaları yalanladı.
Ama bu yalanlamalar pek ikna edici ve mantıklı değil.
Dışişleri bakanlığı neden sadece kendi bakanını korudu?
Soylu ise mafya ile mücadele ettiğini söylüyor ama Halil Falyalı Türkiye’de aranan bir isim olduğu halde neden kendisine dokunulmadı, neden Kıbrıs yönetimine bu konuda bir baskı yapılmadı, bunlara hiç değinmiyor.
ŞAŞIRDIM
Domuz mu yasak yemek mi?
Çok tanınmış bir ayakkabı firmasına milyonluk ceza yazılmış.
Çünkü bu şirket ayakkabı imalatı sırasında bazı ayakkabılarda domuz derisi kullanmış ama bunu yasal tanıtımında belirtmemiş.
Bir üründe kullanılan tüm malzemeler yazılmak zorunda.
Eğer şirket bazı ürünlerinde domuz derisi de kullandığını yazmıyorsa bu elbette bir suç.
Ancak Ticaret bakanlığının ceza gerekçesinde “dini hassasiyetleri aykırı bileşenlerin açıkça belirtilmesi” gerektiği vurgulanıyor.
İslam dinine göre “domuz eti yemek” haram.
Peki domuzun herhangi şekilde “yenmeden” kullanılması da haram mı?
Değil ama toplumda böyle bir hassasiyet olabilir. Şirket de bunu gözeterek belli ki domuz derisini yazmamış.
Ama kurnazlık işe yaramamış.
NOT: Örneğin bazı ameliyat iplikleri domuz bağırsağından yapılıyor. Ameliyat olan pek çok kişinin vücudunda iplik eriyene kadar domuz bağırsağı duruyor yani. Bu haram mı? Değil elbette.