ANALİZ
Bazen güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.
Adalet bakanı yüzü hiç kızarmadan “bu davalar siyasi değildir” diyebiliyor örneğin.
İstanbul başsavcısı “Etkin pişmanlıktan yararlananların ifadeleri ile tutuklanan kimse olmadığını” dile getirebiliyor.
Yandaş yazarlar, troller her gün yargıyı etkileme suçu işliyor kimsenin çıtı çıkmıyor/çıkamıyor.
Siz ne kadar hukuki savunma yaparsanız yapın, doğruyu söyleyin, iddiaları çürüten belgeleri ortaya koyun durum hiç değişmiyor.
Ama bir an geliyor Erdoğan tetikçiliği uğruna kimliklerini yok eden yandaşlar “bilinçaltı kusması” gibi farkında olmadan gerçeği itiraf
ediveriyorlar.
İşte son örnek bir televizyonda atışan iki yandaşın sözlerinden ortaya çıktı.
Yandaş Cem Küçük İmamoğlu’nun hiçbir şekilde kurtulamayacağını anlatırken yine yandan Şamil Tayyar müdahale etti ve “burası mahkeme salonu değil” dedi.
İkili hararetli bir tartışmaya girerken Şamil Tayyar birden şunu söyledi;
“Bu dönem değil, başka bir dönem olsa; anlattıklarının çoğu ‘adil yargılamayı etkileme’ suçuna girer. Senin elindeki belge, ‘gizli’ damgalı belge
değil mi?”
Yani bu tetikçiler de
farkında her şeyin.
Adam “başka dönem olsa” diyor.
Çünkü “bu dönem” her şey serbest, tabii yandaş takımına.
BUNU YAZMAK GEREK
Ortalık şimdi karışacak
İktidarın CHP’yi kirletmek için başlattığı operasyonların en uç noktasına gelindi dün.
Mahkeme CHP’nin İstanbul İl yönetimine kayyım atanmasına karar verdi.
Bu bir anlamda İstanbul İl Kongresinin iptali anlamına gelir ki demek ki devamında CHP yönetimine de kayyım atanacaktır.
Bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Kısacası en şenlikli günler başlıyor.
Ortalık çok fena karıştı bile.
GÜNÜN SÖZÜ
Güvenini yitiren TÜİK’e göre, 20 çeyrektir büyüyoruz!..
İşyerleri kapanıyor...
Konkordatalar ilan ediliyor...
Fiyatlar aldı başını gidiyor...
İşsizlik felaket düzeyde...
Hala inanalım mı? Ahmet ÜSTÜN
ŞAŞIRDIM
4 ay önceki fatura için kesme kararı
Bir arkadaşımın başından geçen olayı aktarayım.
Arkadaşımın cep telefonuna İGDAŞ’tan mesaj gelmiş.
Ödenmeyen borç için kesme kararı alınmış, bunu bildiriyorlar.
Arkadaşım şaşırmış çünkü faturalar otomatik ödemede ve hiçbir sorun görünmüyor.
Sonra banka hesaplarını geriye doğru incelemiş, 4 ay önceki bir fatura o sırada hesapta para olmadığı için ödenmemiş.
Bankaların sistemine göre para olmadığı için ödenmemiş faturalar, para gelince otomatik olarak ödenmiyor.
Arkadaşım bu nedenle faturanın ödenmediğini fark etmemiş.
Neyse tabii ki fatura hemen ödenmiş ama şaşırdığım şu;
Arada bir fatura ödenmemiş ama sonraki 4 ay düzenli ödenmiş. Demek ki istem dışı bir hata olmuş.
Sistemin bu fark etmesi ve uyarması gerek.
Ama öyle yapmıyorlar ve 4 ay önce ödenmemiş fatura için kesme emri oluşturuyorlar.
Arkadaşım bu mesajı fark etmese ve evde de olmasa gazı kesilecek.
Teknolojinin çok geliştiği bu çağda böyle uygulama mı olur?
Ayrıca bankalar da otomatik ödemelerde günü geçmiş olsa bile para varsa geçmiş faturaları da ödeyecek bir sistem oluşturmalı, bu bir halk hizmeti sonuçta.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Hem savcı hem de hakim
Aşağıdaki cümleleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek yeni adli yılın başlaması nedeniyle sohbet ettiğini gazetecilere söylemiş;
“100 yılın en büyük yolsuzluk dosyası bu. İBB yolsuzluk dosyasında iddianame yazılmaya başladı. 6 ay oldu ilk operasyon yapılalı aslında çok kısa bir süre iddianame için, kimse adli tatil bile yapmadı. Bizde sadece tanık beyanıyla tutuklu kimse yok. Beyanı delillendirmeden tutuklamıyoruz. Varsa öyle biri söyleyin hemen ertesi gün tahliye edelim. Kuyumcu terazisi hassasiyetiyle iş yapıyoruz.”
İki nokta çok dikkatimi çekti.
BİRİNCİSİ: Akın Gülek “100 yılın yolsuzluğu” diyerek iddia aşamasından hüküm verme aşamasına geçmiş.
İKİNCİSİ: Başsavcı içinde “tutukladık” ve “tahliye ederiz” geçen bir cümle kurmuş. Bu durumda Akın Gürlek sadece savcılık değil hakimlik görevini de üstlenmiş oluyor.