ANALİZ

Nihayet beklenen oldu ve PKK dün sabah saat 09.00 itibarıyla “kendini feshettiğini” açıkladı.

Sorun bitti mi, Türkiye terörsüz ülke haline geldi mi?

İşte orada durun.

Çünkü PKK’nın “kendini feshettiği” açıklaması çok sorunlu.

Doğal olarak “barış çağrısına” karşı çıkmak mümkün değil, kim ister terörün devam etmesini?

Ancak PKK’nın “fesih açıklaması” iktidarın söylediği gibi “hiçbir pazarlık yapılmadı, devlet terörle masaya oturmaz, örgütü dağıtmaz ve silahları bırakmazlarsa kendileri bilir” söylemine hiç uymuyor.

Çünkü PKK lafla kendini feshetmiş gibi görünse de kendini devlet yerine koymuş ve bir zafer kazandığını ilan etmiş gibi görünüyor.

Açıklamada hiçbir geri adım yok, fesih dışında siyasi olarak yenilgi, çaresizlik görünmüyor tam tersine örgütün 100 yıllık bir savaşı kazandığı söyleniyor.

Kararın açıklanmasıyla birlikte iktidar ve yandaşlarında çok büyük bir sevinç yaşanmaya başladı.

Kürt nüfusunun daha yoğun olduğu bölgelerde devletin teşvik ve desteği ile halaylar çekildi.

Operasyonel medya dün gün boyu “Erdoğan’ın büyük zaferi, terör bitti artık, Türkiye dünya lideri olduğunu gösterdi” yayınları yapıldı.

Oysa sakin olmak gerek.

Çünkü öyle bir aşamaya gelindi ki, yarın “keşke her şey olduğu gibi kalsaydı” bile diyebiliriz.

BUNU YAZMAK GEREK

Açıklama sorunlarla dolu

PKK’nin kendini feshettiğini açıkladığı bildiri çok sorunlu.

Lozan anlaşmasına gönderme yapılmış.

Türkiye soykırımcı ülke olarak ilan edilmiş.

Varılan noktanın bir diriliş devrimi olduğu belirtiliyor.

Bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, dini inanç çevrelerinin bu devrime destek vermesi isteniyor.

Anayasa değişikliği kelime olarak kullanılmadan meclisin derhal harekete geçmesi isteniyor.

Türkiye üzerinde uluslararası bir baskının kurulması isteniyor.

Olay çok sıcak ve iktidar kanadı PKK’nın bildirisinin içeriğini tartışmıyor.

Ama bilin ki bu açıklama sorunlarla doludur ve çok ciddi tartışmalara neden olacaktır.

ŞAŞIRDIM

Özal’ı derin devlet öldürmüş!

Yıllardır “Özal tedbirsiz davranması sonucu eceliyle mi öldü yoksa öldürüldü mü?” tartışması yapılır.

PKK’nin fesih bildirisinde bu konuda müthiş bir iddia var.

Açıklamada aynen şu cümle yer almış;

“Turgut Özal’ın Kürt sorununu siyaset yoluyla çözme arayışı gelişti. APO bu arayışa 17 Mart 1993 Ateşkesiyle cevap vererek yeni bir süreç başlattı. Ancak reel sosyalizmin ağır etkileri, savaş çizgimize dayatılan çeteci anlayışlar ve derin devletin Turgut Özal ve ekibini ortadan kaldırması, Kürt inkâr ve imha siyasetinde ısrar ederek savaşı tırmandırması neticesinde bu yeni süreç sabote oldu.”

Dikkat ettiyseniz bir tahminden ya da iddiadan söz etmiyorlar, doğrudan “derin devlet öldürdü” diyorlar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Anayasa dayatması başladı bile

İktidarın “terörsüz Türkiye” sloganının altında yatan gerçek şudur;

Özellikle Amerika’nın baskısı ile PYD’nin Suriye’de kurduğu/kuracağı Kürt devletine zemin hazırlamak ve Türk vatandaşlarını bu konuda ikna etmek.

Nitekim PKK açıklamasında “PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nın örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı” deniyor.

Yani PKK silahlı mücadeleyi bırakarak yeni bir aşamaya geçildiğini ilan ediyor.

İktidar “terörü bitirdik” söylemi ile bir taraftan puan kazanmaya çalışırken diğer taraftan da kendi arzuladığı yeni bir anayasa için kolları sıvıyor.

Saray danışmanı Mehmet Uçum “demokratikleşme” adı altında yeni anayasa çalışmalarının hemen başlayacağını ilan etti bile.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Apo görüşmelere katıldı mı?

İktidarın sevinçle karşıladığı PKK’nin fesih kararı için yapılan kongreye Abdullah Öcalan’ın da video konferans yöntemiyle katıldığı ileri sürüldü.

İyi Parti milletvekili Turan Çömez “Apo’nun İmralı’dan görüşmelere katılması uygun ulunmadı, ama katarakt ameliyatı bahanesiyle hastaneye götürülen Öcalan kongreye buradan başkanlık yaptı” iddiasında bulundu

Öte yandan PKK bildirisinde yer alan “Sürecin pratikleşmesi sürece önder Apo’nun yönetiminde olacak” açıklaması da kafa karıştırdı

Buna göre Apo serbest mi bırakılacak yoksa İmralı’da kendine tahsis edilecek evden mi yönetecek süreci?