BUNU YAZMAK GEREK
Önce Londra Belediye Başkanlığına bir Müslüman seçildi.
İşçi Partisi’nin adayı Sadık Han üçüncü kez Londra Belediye Başkanı oldu.
Ardından İskoçya’da başbakanlığı İskoç Ulusal Partisi’nin adayı Hamza Yusuf’a geçti.
Şimdi New York.
Adam Müslüman.
Ama batılıların korktuğu gibi bir tipi ve kıyafeti yok.
Karısının başı açık.
Sadece başı açık değil, neredeyse kolsuz bir elbiseyle çıktı zafer konuşmasındaki eşinin yanına.
Etrafında sarıklı cüppeli adamlar yok.
Yani herhangi bir Amerikalıya “bu Müslüman” demezseniz anlamaz bile.
Demek ki bizimkilerin şişirdiği gibi batıda bir İslamofobi yok.
Onların korktuğu insanları diri diri yakan, boğazını kesen, uzun siyah sakallı, sarıklı cüppeli tipler.
Yoksa medeni ülke insanları için Müslüman ya da başka dinden olan hiç fark etmiyor.
Yeter ki insan olsun, medeni yaşasın, medeni davransın.
New York’un yeni belediye başkanı sayesinde Türkiye’de İslamofobi efsanesi de sona erdi.
Bunun farkındalar mı?
GÜNÜN SÖZÜ
Zurnanın zırt dediği yere geldik mi?..
Hem de nasıl?..
Birileri ağızlara alınmayacak sinkaflı sözleri sarf ediyor...
Birileri de sevimli hayvanları muhalefet olarak diline dolaştırıyor...
Delirdik her halde... Ahmet ÜSTÜN
Bİ SOR BAKALIM
Peki ya normalleşme başlarsa
Ümraniye konuşması sırasında “iti köpeği” kelimelerini kullanan Özgür Özel’e en şiddetli tepki eski içişleri bakanı Süleyman Soylu’dan geldi.
Soylu, attığı tweet mesajında şöyle dedi;
“Özgür Özel’le bugünden sonra (bizden) kim muhatap olur kim ilişki kurarsa “Tayyip Erdoğan’ın iti köpeği” sözünü kendi üzerine almış olur.
Şahsen ben de o kişiye “it köpek” muamelesi yaparım.
Demedi demeyin.”
İyi de bu tepki çok sorunlu.
Bir kere siyasetin doğasına aykırı.
Demokrasilerde bağları tümüyle koparmak yoktur ve olamaz, çünkü demokrasi aynı zamanda bir uzlaşma rejimidir, gün gelir tüm kavgalar unutulur ya da bir kenara konur.
İkincisi, ya bir süre sonra “normalleşme” talebi bu kez Erdoğan’dan gelir ve Özgür Özel’e bir davet yollarsa ne olacak?
Soylu “demedi demeyin” diyor ya şimdi ben de kendisine “demedi deme” diyorum.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
10 Kasım’da Atatürk’e şikâyet
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman bu hafta iğneleme yerine yarın minnetle anacağımız büyük Atatürk’e bir şikâyet şiiri yazmış.
Okuyalım;
Öldün, devrimlerine
Hemen saldırdık ATAM!
Din getirdik yerine,
İlmi kaldırdık ATAM!
Düz zannettik dünyayı,
Gerçek sandık rüyayı,
Namusu ve hayâyı
Çoktan aldırdık ATAM!
Bir yanda din-diyanet,
Bir yanda hin-hıyanet,
Vatan ettin emanet,
Onu çaldırdık ATAM!
İsmini sile sile,
Döndük bugün sefile,
Cumhuriyeti bile,
Cam yapıp kırdık ATAM!
Erdemî der oymaya,
Alışmışız soymaya,
Uygarlığı boğmaya,
Dibe daldırdık ATAM
ÇOK GÜLDÜM
Bu pazar bir fıkramız var
Pazar günlerin değişmezi Yıldırım Tuna’dan bu hafta bir fıkra var:
Son derece alımlı kız, planladığı sürpriz düğünlerinden sonra bir turizm firmasına gitmiş.
“Bahamalar ’da 3 gece 4 günlük 7 yıldızlı bir gemi yolculuğu, balayı süiti, gece boyunca parti ve şovlar, ücretsiz içki, eşiniz ve size 2000 dolar” demiş resepsiyondaki adam…
“Çok güzel ama daha ucuz bir imkan var mı?”
“Tabii hanımefendi. Sri Lanka’da 3 gece 4 gün, 5 yıldızlı otel, deniz sörfü, fil safari, yamaç paraşütü dahil, eşiniz ve size 1000 dolar…”
“Bu da iyi de... Daha ucuzu var mı?”
“Avrupa’da 10 gün tatile ne dersiniz?” demiş adam artık hafif sinirlenerek, “Paris’te romantik akşam yemeği, Viyana’da kahvaltı, Londra’da öğle yemeği, şoförlü limuzin, Avusturya’da bir şatoda konaklama üstelik bu gezi tamamen ücretsiz.”
“Ne diyorsunuz? Ciddi misiniz?”
“Ama bir tek şartı var.”
“Aman Tanrım! Aradığım fırsat bu işte! Şartı falan önemli değil. Nedir?”
“Size eşlik edecek beyefendiyi biz ayarlıyoruz!”