ANALİZ
Herkesin yüreği ağzında.
Ne yapacağı tam kestirilemeyen iki ülke İran ve İsrail birbirine yüzlerce füze fırlatıyor.
An itibarıyla İsrail daha büyük hasar verdiren taraf görünümünde.
İsrail’in demir kubbesini birkaç kez delerek ciddi maddi zarar vermiş olsa bile İran o kadar büyük bedel ödüyor ki bir süre sonra ülke içinde kaos yaşanmaması mümkün değil.
Öyle ki bu kaos bir darbeye ya da isyana bile neden olabilir.
İşte tam bu aşamada pek çok kişinin aklına “İran veya İsrail nükleer silah kullanabilir mi?” sorusu geliyor.
Bana göre İsrail nükleer bomba kullanmaz çünkü arkasına Amerika ve NATO var, göze alamaz.
Aslına bakarsanız İran da kullanamaz ancak kendisini aşağılanmış hisseden şahinler ve kamuoyunun bir bölümü “Madem nükleer gücümüz var ve bu engellenmek isteniyor, o halde kullanalım” diyerek bir çılgınlığa kalkışabilir.
Az bir ihtimal olarak görsem de bu çılgınlık sonucu o nükleer silah İsrail’e varmadan başta Amerika olmak üzere NATO’nun teknolojisi ile imha edilir ama İran da nükleer silah kullanmasının altından kalkamaz.
Kısacası nükleer savaş korkuları bana göre şu an itibarıyla yersiz, korkuya gerek yok.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Kürecik büyük sorun yaratabilir
Malatya Kürecik’teki radar üssünün İsrail’e bilgi verdiği yolundaki haberler saray tarafından yalanladı ama bana göre bu gerçeği tam yansıtmıyor.
Elbette İletişim Merkezi’nin dediği gibi Kürecik radarı bir NATO tesisi ve İsrail’le ilgisi yok. Buna karşı Amerika’nın bu bilgileri anında İsrail’le paylaşmadığının kanıtı değil bu açıklama.
Benim korkum İran’daki şahin kanadın Kürecik radarına da bir füze atması.
Burası her ne kadar NATO (Aslında Amerikan) tesisi olsa da atılacak bir füze Türkiye’ye karşı olacaktır.
Umarım ve dilerim İran böyle bir akılsızlık yapmaya kakmaz.
ŞAŞIRDIM
O ayakkabı çakma mı yoksa?
Bir yandan İran-İsrail diğer yandan CHP’ye yönelik operasyonlar konuşulurken gündeme bir anda Erdoğan’ın ayakkabıları geliverdi.
İşi bilen biri İyi Parti milletvekili Turan Çömez’e Erdoğan’ın ayakkabısının İtalyan markası Stefano Ricci’ye ait olduğunu ve fiyatının da 5 bin 500 euro yani yaklaşık 300 bin lira olduğunu anlatmış.
Gerçekten Erdoğan’ın ayakkabısı ile Stefano Ricci’nin kataloğu karşılaştırılınca ayakkabının aynı olduğu görülüyor.
İletişim Başkanlığı ise haberi yalanlayarak bu ayakkabının tamamen yerli üretim olduğunu açıkladı ama marka adı vermedi nedense.
Bu durumda bir Türk firmanın dünyanın en ünlü ayakkabı markasının ürünlerini taklit ettiği ortaya çıkıyor.
O halde şunu soralım; Erdoğan ayakkabının taklit olduğunu biliyor muydu yoksa beğendiği için mi aldı?
Daha önce de cumhurbaşkanı olduğu dönemde Abdullah Gül’ün eşinin dünyanın en pahalı ayakkabı markası olan Louboutin giydiği ileri sürülmüş, daha sonra yapılan açıklamada bir Türk firmasının bu markayı taklit ettiği bildirilmişti.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Direnince bir şey yapamıyorlar
Silivri’de tutuklu olan Ekrem İmamoğlu dün Akın Gürlek davasında hakim karşısına çıktı.
Salona girdiği sırada büyük bir alkış kopunca ve İmamoğlu da bu alkışlara karşılık verince jandarma kendisini salondan çıkarmak istedi. Ancak İmamoğlu jandarmaya direnerek yerine oturdu ve “Beni zorla götürün” dedi.
İmamoğlu’nun bu tavrı karşısında jandarma bir şey yapamadı.
Demek ki bu tür siyasi davalarda haklı olan kişi zora karşı direnirse hiçbir şey yapılamıyor.
5’inci dalgada sıraya girip kuzu kuzu adliyeye gidenleri eleştirdiğimde “ne yapsalardı yani?” diyenler herhalde cevabı İmamoğlu’ndan almışlardır.
ÇOK GÜLDÜM
İsrail’e uygun savaş fıkrası
Dünya nefesini tutmuş bir savaşı yaşıyor.
Yıldırım Tuna günün anlamına uygun bir savaş fıkrası göndermiş.
Fıkra sanki İsrail’in içine düştüğü hali anlatıyor biraz;
Şövalye bütün gün savaştıktan sonra kan ter içinde şatoya dönmüş..
“Hayrola?..” diye şaşırarak karşılamış onu Kral. “Bu ne hal?”
“Kralım” diye nefes nefese selamlamış onu şövalye, “Bütün gün Batı’daki düşmanlarımızın topraklarını, mallarını yağmaladım, şehirlerini, köylerini talan edip yaktım efendim!”
“N..Ne?” demiş Kral şaşkınlıkla, “Benim Batı’da hiç düşmanım yok ki?..”
Şövalye “Şeeeyy efendim..” demiş hafif başını önüne eğerek, “Sanırım artık var!”