Beyefendi, dar gelirliye oynayan tipik bir bol gelirli köşe yazarımızdır...
Geçim ve seçim kaynağı, popülizm yapmak, kim iktidar olursa olsun köşeyi kapmaktır...
Fakirliğin yüceliğine ilişkin masallarıyla ünlüdür...
***
Birkaç gün önce yine memleketimin yoksul insanlarını anlatırken:
“Çünkü” diyor ve şöyle devam ediyordu: “Halkın içinden geldim hatta hâlâ içinden çıkamadım, çıkmak da istemiyorum... Zaten çıkmaya çalışanı da sevmem...”.
***
Bu beyefendinin işi, sabahları, “ekmek 20 lira olmuş” diye haykırmak, akşamları da nöbetçi tartışmacı olduğu bir TV kanalında, “ama bu millet var ya bu millet… Büyük millet!” diye gözlerini nemlendirmekti...
O; halkın gözü, kulağı, ağlayan sesiydi ve yüksek fukaralık aşkı kokan makalelerini, Nişantaşı kafelerinden birinde yazardı...
***
Geçenlerde bir gün pazara gitmiş (Daha doğrusu “gibi” yapmış...).
Bir teyze buna demiş ki:
“Evlâdım bu muzlar 210 lira olmuş, biz muz yiyemeyelim mi?..”.
Her zaman kullanılmaya hazır wicx’li elini gözlerine götürüp birkaç damla yaş akmasını sağladıktan sonra, mahzun bir ses tonuyla:
“Teyzem sen muz yemesen de olur” demiş, “çünkü sen bu milletin vicdanısın!..”.
Onun gözlerinden oluk oluk akan yaşları gören Teyze de ağlamış...
***
Bunun yazılarının mottosu bellidir:
“Dar gelirlinin çektiği sıkıntıları anlatırım ama çözüm önermem, çünkü çözüm verirsem hükümete ya da muhalefete laf değmiş olur...”.
Herkese eşit mesafede değildi ama eşit görünmeyi çok iyi başarıyordu...
***
Zam haberleri üzerine şöyle yazdı:
“Elektrik faturasını görünce gözlerim doldu, çünkü Ayşe Teyze var ya… O ne yapsın?”
Sonra tam doksandan attı golünü: “Ama bu millet yılmaz, bu millet pes etmez!”
***
Sözümün özü canlarım… Onun görevi halkı anlatmak, ama halk için hiçbir şey yapmamaktır...
Tıpkı yokuş aşağı kayarken frene basmayan kamyon gibi: Bağır, çağır ama yön verme…
Genelde hedefinde ana muhalefet olsa bile bazen iktidara da dokundururdu...
Ama o kadar dozunda yapardı ki, iktidar okursa “bu da bizi bi seviyo bi seviyo ki” diyerek sevindirik olurdu...
Muhalefet okursa “iktidara da iyi vurmuş adam”, halk okursa “bizim sesimizi duyurdu” derdi...
Oysa aslında o sırada o hiçbir şey dememiştir...
***
Ne sağcıydı ne solcu… O “halkçı” görünmeyi çok iyi başaran bir mukallitti…
Zira hiç istemediği şey halkın asla yoksulluktan kurtulmamasıydı çünkü:
Halk fakir olup fakir kaldıkça o da medya dünyasında hep var olacaktı... Zira her zam “bir yazı daha” demekti... Her fakirlik timsahın hazır bekleyen gözyaşları demekti…
Yazıları şöyle biterdi:
“Bu millet her şeyin en iyisine layık ama şu an, bu yaşadıklarına razı olmayı bilmeli...”.