Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun - Resim : 1

-Yutkunarak 10 Kasım demeyeceksiniz!
- Yutkunarak 23 Nisan demeyeceksiniz!
- Yutkunarak 29 Ekim demeyeceksiniz!
- Yutkunarak 19 Mayıs demeyeceksiniz!
- Yutkunarak 30 Ağustos demeyeceksiniz!
- Avazınız çıktığı kadar yaşasın Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti diyeceksiniz!

Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun

Maaşlar eriyor, vergiler biniyor, millet eziliyor!

Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun - Resim : 2

Sokaktaki insanın halini görmek için TÜİK verilerine bakmaya gerek yok. Manava, pazara, markete uğramak yetiyor. Bir kilo domatesin fiyatı bir gün başka, ertesi gün başka. Maaşlar daha cebe girmeden eriyor. Borçlar ise katlanarak büyüyor. Bankaların önünde kuyruklar uzuyor. “Kredi kartı limitim doldu” diyenin feryadı, “Taksitleri ödeyemedim” diyenin isyanına karışıyor. Vatandaş ev kirasını ödemek için kara kara düşünüyor.

Vergi yükü ise cabası… Devletin her açığı, her açmazı halkın cebinden kapatılıyor. Elektriğe, suya, doğalgaza gelen zamlar, sofradaki ekmeği
küçültüyor. Bugün Türkiye’de
manzara açık:

- Gıda %220 artmış, sofralar boş.

- Konut %260 artmış, ev sahibi olmak hayal.

- Sağlık %300 artmış, tedavi lüks olmuş.

- Eğitim %360 artmış, okumak imkânsız hale gelmiş.

Halkın %85’i yoksulluk sınırının altında, %45’i açlık sınırının altında yaşıyor. Yani maaş eriyor, borç büyüyor, gelecek küçülüyor.

Kısacası bu ülkede “parası olan yaşıyor.” Parası olmayan ise her gün biraz daha batıyor. Bugün sorulması gereken soru belli:

Bu yükün sorumlusu kim?

Çözüm nerede?

Cevap verilmeli. Çünkü sessizlik, yalnızca yoksulluğu büyütüyor.

HALKIN SÖZÜ: Kabus üstümüze çöktü!

Ekmek tüketmede şampiyonuz!

Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun - Resim : 3

Dünya istatistiklerine bakınca birincilik kupasını yine kaptık: en çok ekmek tüketen ülke biziz. Yılda kişi başı 200 kiloya yakın ekmek yeniyor. Hani futbolda, olimpiyatta, teknolojide zirveye çıkamıyoruz ya, işte ekmekte şampiyonuz.

Ama bu şampiyonluğun madalyası yok, çünkü bu aslında açlığın, çaresizliğin kupası.

Düşün, dört kişilik bir aile günde on ekmek yese… Ekmek tanesi 20 lira. Günde 200 lira. Ayda 6 bin lira. Emeklinin maaşı 16 bin, asgari ücretlinin 22 bin. Daha fatura ödeyecek, kira verecek, çocuk okutacak, pazara çıkacak. Peki nasıl olacak bu işin içinden çıkmak?

Olmuyor. O yüzden sofrada üç çeşit yemek yok. 4 ekmekle 1 tas çorbaya 4 kaşık sallanıyor. Karnımız doyuyor, midemiz doluyor ama mutfakta bereket yok.

Sokak diliyle söyleyeyim: Millet boğazından değil, boğazına inen ekmekten yaşıyor. Çünkü et, sebze, peynir lüks oldu. Çaresizlikten “ekmek ekmek” diye yiyoruz.

Ekmek şampiyonu olmak, karnımızın tok, gönlümüzün rahat olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersi, bu ülkenin mutfağında yoksulluğun resmi çiziliyor.

Sonuç? Türkiye’nin şampiyonluğu: Ekmek Kupası.

HALKIN SÖZÜ: Karnımız ekmekle doyuyor!

Karanlık gözlüklerle hekimlik olmaz!

Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun - Resim : 4

Yıl 2025. Buradayız: Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde.

Bir kadın hasta, Konya Meram Hastanesi’nin göz polikliniğine gidiyor. “Gözümde sorun var” diyor. Kapıdaki isim: göz doktoru. Ama doktor, önce gözlere değil, eteğe bakıyor. Kadının kıyafetini “açık” buluyor, “Ben muayene etmem” deyip geri çeviriyor.

Yahu hocam! Sen hastanın gözünü iyileştirmek için oradasın, gardırobunu denetlemek için değil.

Hipokrat yemini etmişsin, “Hastaya zarar vermem, ayrım yapmam” diye söz vermişsin. Peki bu mu Hipokrat? Bu mudur hekimlik?

Laik Cumhuriyetin hastanesinde, doktorun görevi şifadır, fetva değil. Senin işin vizite kağıdı, reçete; yoksa gardırop polisi değil.

Peki soruyorum: Yarın acil servise ağır hasta gelse, “Kıyafetin hoşuma gitmedi” deyip kapıdan mı çevireceksin? Ölümüne mi terk edeceksin? Bu mudur çağdaş tıp? Bu mudur insanlık?

Bak sevgili doktor, senin adının önünde koca bir unvan var: “Dr.”

O unvanı alnının akıyla taşımak istiyorsan, hastanın kıyafetine değil gözlerine, kalbine, canına bakacaksın.

Türkiye’nin 2025’inde böyle kafaların yeri yok. Bu çağda bu kafanın adı
bilim değildir.

Ve unutma: Bir doktorun en büyük körlüğü, hastayı görmeyen gözdür.

HALKIN SÖZÜ: Bu çağda bu kafa olur mu?