Kadim “ekonomi iyi” dayılarının en sevdiği ortamlardandır bayramlar… Çünkü onlar için tatil, sadece akraba ziyareti değil aynı zamanda ideolojik av sezonudur.
Sokakların kalabalığı, sahillerin doluluğu, yolların trafiği… Bu dayıların gözünde ekonominin sağlık raporudur.
“Türkiye’de kriz varsa, bu insanlar neyin nesi? Kriz falan yok kardeşim, yalan hepsi!” diye girerler lafa… Onlar için insan varsa, para da vardır. Konu kapanmıştır!
***
Biraz vakit geçer, ruhu acıkır, iştahı kabarır. Önce sessizce yaklaşır, “Bunu alacağına biriktirseydin keşke…” deyip usulca çekilir.
Kayboldukları sandığınız an, aslında “Kalan Mesai” moduna geçtikleri andır. Bayramlaşmaya gelmiş masum kurbanını “Şimdiki gençler iş beğenmiyor” diyerek yoklamaya başlar. Kurban, “Ben neyi beğenmiyorum acaba?” diye bir anlık düşünürse, geçmiş olsun…
O kısa tereddüdün bedeli çok ağırdır. Fırsatı kaçırmayan dayı, hemen kendi “altın çağına” ait başarı hikayelerini dökmeye başlar, nefes almadan sıralar…
***
“Bizim zamanımızda ekmeği taştan çıkarırdık! Şimdi her şey ellerinin altında ama yine de bir işe yaramıyorlar!” nidaları eşliğinde fırsat bile tanımaz garibe...
Her cümle bir sitem, her anı bir gözdağıdır… Saldırı tam gaz devam eder. 1979’dan 2025’e uzanan, ‘zorluklar belgeseli’ seyrettirir adeta…
***
Oysa geldik 2025’e… Kuantum bilgisayarlar hesaplıyor, yapay zeka şirketleri yönetiyor, otonom araçlar trafiği çözmüş sürücüsüz dolanıyor, nano robotlar damarlarımızda geziyor.
Dayı hala “eğer işe alınamıyorsan kesin sende bir sıkıntı vardır” der… “Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, ama biz çalışırdık” diyerek konuyu yine kendi nostaljik zaferlerine bağlar...
***
Resmi rakamlara göre Türkiye’nin ortanca yaşı “34.4”’de… Yani bu ülkenin yarısı daha 35’ine bile basmadı. Peki bu genç nüfusu kimler yönetiyor? Dayılar!
Erdoğan 71, Bahçeli 77, “CHP’ye kayyum” fısıltılarında adı geçen Kılıçdaroğlu 76 yaşında… Allah sağlık versin de geç oldu, ne zaman kalkarlar acaba?
Erdoğan cevabı geçen hafta verdi, “Elhamdülillah dimdik ayaktayız; emri hak vâki olana kadar buradayız.”
***
Bu tablo, ülkenin kaderine sinmiş zihniyetin sadece bayram sohbetlerinde değil, karar odalarında, toplantı masalarında da hüküm sürdüğünü gösteriyor.
Bir neslin gölgesi çökmüş üstümüze ve kalkmaya da niyeti olmadığını açık açık söylüyor.
O koltuklarda oturanlar “değişmedikçe” bol bol muhabbetini yaparız da gelecekte kutlayacak pek bir şey kalmayacak memlekette…