Türkiye’nin tarım bölgelerinde son yılların en büyük zirai don felaketi yaşandı. Ramazan Bayramı ve sonrasındaki hafta boyunca havalar adeta bahar müjdesi gibiydi... Güneş açtı, hava ısındı, çiseleyen yağmurların ardından çiçek açmayan ağaç kalmadı.

Sonra don geldi, tek hamlede 36 ilde tarımın canına okudu… Gelen haberler çok kötü... Malatya’da kayısı, Sakarya’da fındık, Karaman’da elma, Konya’da şeker pancarı, Tunceli’de ceviz… Ne varsa, çoğu daha dalındayken yandı. Patates, soğan, marul, narenciye, üzüm bağları... Hepsi mahvoldu!

***

Meteoroloji günler öncesinden uyardı; “Soğuk hava geliyor!” Peki, ne oldu? Kim dinledi? “Çiftçi başının çaresine baksın” demekle bu iş çözülüyor mu?

Tarım Bakanlığı ne iş yapar? Görünen o ki bakanın tarımla ilgilenmeye vakti yok. Zira hala eski Türkiye anılarını anlatmakla meşgul… Çocuğunun okuduğu okulun bahçesine giremeyen başörtülü anneler, hastane sıralarında bekleyen insanlar... Bunları anlatırken çiftçi gündemine hiç giremiyor.

***

Peki bu ne demek? Gıda fiyatları uçacak. Cebimizden daha çok para çıkacak, markette domatese, meyveye elini uzatanın kasada eli yanacak.

Ekonomik etkisi öyle hafife alınacak gibi değil. Henüz tam olarak hasar raporu çıkartılamadı ama sadece kayısıdaki zararın 500 milyon dolar olduğu hesaplanıyor.

Ama biliyoruz… Yine aynı senaryo oynanacak. “Sorun yok, ithal ederiz!” denecek. Kapılar sonuna kadar açılacak, ithal ürünler gelecek, yerlisiyle kim uğraşacak? Paramız el alemin çiftçisine akacak.

Hani bir Orta Vadeli Program hazırlandı. Tam 128 sayfalık belgede, koca ülke tarımı sadece bir sayfaya sığdırıldı… Verdikleri önemi anlamamız açısında yetti de arttı!

O bir sayfada ne yazıyordu dersiniz? Tarımda yapay zeka devrimi yapılacak! Harika valla… Her şeyi tamamladık demek bir o eksik kaldı!

Yapay zeka ile tarım yapılacak ama gerçek zeka tarımdan ne kadar haberdar, orası biraz meçhul mevcut anlayışa bakınca…

***

Çiftçi ise tamamen kaderine terk edilmiş durumda. Avrupa Birliği fonlarından “çiftçiyi destekleyeceğiz” diye para alınıyor ama o paralar nerelere gidiyor acaba?

Hani nerede don erken uyarı sistemleri? Hani sisleme, örtüleme, ısıtıcı sistemleri? Bunları alacak parayı çiftçi nereden bulsun? Devlet neden destek olmuyor?

Bir de TARSİM var, sözde tarım sigortası… Ama primler el yakıyor, bürokrasi desen cabası… Çiftçinin kaçı sigorta yaptırıyor diye hiç araştırmışlar mı? Kendilerine “durum neden böyle” diye sormuşlar mı?

***

Dünya değişiyor, iklim karmakarışık hale geldi… Ama Türkiye’nin tarım politikası hala dededen kalma usullerle dönüyor. Dayanıklı tohum geliştirelim, modern sulama sistemleri kuralım, diyen yok.

Bu yaşanan don felaketi sadece “hava soğudu” diye olmadı. Yıllardır “bi’ şey olmaz, sonra bakarız” diye diye bugünlere geldik.

Bu rezalet, mevcut yönetimin başarısı… Kutlarım kendilerini… Tarım, sanayi, turizm falan, geçin hepsini… Şu an tek dertleri, iktidarlarının devam etmesi!