Türkiye’de sıradan bir vatandaş için ekonomi analizi yapmak oldukça basittir. Sabah uyanır, telefondan önce dolar kuruna bakar. Artmamışsa, “Bugün iyiyiz” der ve güne başlar.
Bu, adeta bir milli refleks haline gelmiştir. Kur, ekonomik sağlığın tek termometresi olarak kabul edilir.
***
Bu basit gerçeği ben biliyorum da ülkeyi yönetenler bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Hatta bu refleksi, ekonomi politikasının merkezine koymuş durumdalar.
Madem halkın tek baktığı gösterge bu, o zaman o göstergeyi sabit tut, gerisini bir şekilde idare et. Mantık bu kadar net.
Batan şirketleri, artan borçları, küçülen sofraları haber yapmazsanız ve doları da ekranda sabit tutarsanız, her şey yolunda algısı yaratırsınız. Peki doları baskılayabilmek için gereken malzemeler neler? Öncelikle yüksek faiz ve sağlam rezervler…
Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervleri, 8 Ağustos 2025 itibarıyla 174.4 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
***
Eyvallah brüt rezervlerde tarihi bir zirveye ulaşmak, kağıt üzerinde etkileyici bir başarıdır. Bu rakam, hükümetin “en kötüsü geride kaldı, artık normalleşiyoruz” anlatısının en güçlü dayanağı olarak kullanılır.
Ancak ekonomi, tek bir rakamın parıltısıyla aydınlanacak kadar basit bir denklem değildir... Özellikle de o rakam “brüt” ise... Madalyonun bir de pek gösterilmeyen arka yüzü vardır. Yükümlülükler ve o rekorun hangi maliyetle elde edildiği…
Öncelikle en temel matematikle başlayalım. Evet, kasamızda 174.4 milyar dolar var. Bu, Türkiye’ye yönelik spekülatif ataklara karşı elimizin daha güçlü olduğu, ani bir şokta kullanabileceğimiz daha büyük bir cephanemiz olduğu anlamına gelir. Bu kısmı doğru.
Fakat aynı anda, ülkenin bir yıl içinde ödemesi gereken, yani vadesi gelmiş ve gelecek olan kısa vadeli dış borç stoku ne kadar? Yaklaşık 230 milyar dolar...
***
Bir yanda sahip olduğunuz varlıklar, diğer yanda kesin olan borçlarınız. Yani, en basit hesapla, bir yıllık acil borçlarımızı ödemek için kasamızda hala yaklaşık 55 milyar dolarlık bir açık var.
Rezervlerin borcu karşılama oranı, uluslararası standartların hala oldukça gerisinde. Bu durum, “tarihi rekor” manşetinin altındaki “ama” ile başlayan dipnottur ve yabancı yatırımcının en çok dikkat ettiği yerdir.
***
Bu rekor nasıl kırıldı? Bu para nereden geldi? Bu rezerv birikimi, ülkeye fabrika kurmak, teknoloji getirmek için gelen doğrudan yabancı yatırımlardaki bir patlama ile mi sağlandı? İhracatçılarımız yeni pazarlar bulup rekorlar mı kırdı? Hayır!
Bu birikimin büyük kısmı ekonomiyi adeta donduran rekor faiz oranlarına gelen özellikle de “yerli kaçak sıcak para” sayesinde oldu.
***
Yüksek getiriden faydalanmak için ülkeye kısa süreliğine park eden, en ufak bir risk artışında veya faizler düşmeye başladığında anında çıkıp gidebilecek “emanet” bir para… Ve maliyeti çok yüksek!
Zira matematikte sonucu eğip bükemezsiniz. Sonuç sabittir. Yani nedir? Eğer 2+2 hâlâ 4 kabul ediliyorsa Türkiye ekonomisi daha kötü bir durumda tekrar başa dönecektir.