Yeni yıla ne kaldı şunun şurasında? 36 gün mü? Normalde ülkeler yeni yıla girerken vatandaşına “umut” pompalar, bizimkiler ise maşallah “zam” pompalıyorlar.

Pardon ben yine alışkanlıkla “zam” dedim galiba… Tadımız kaçmasın devleti yönetenler kızıyor sonra… Bu seferki adı; “Gerçek maliyet bazlı fiyatlandırma!”

***

Şık oldu bu! Kulağa ne kadar havalı ne kadar teknik ne kadar “ekonomiyi biz biliyoruz, siz anlamazsınız” tınısında gelmiyor mu? “Zam” diyen densizlerin sokak ağzı jargonundan daha güzel değil mi?

Türkçe meali, “Ocağınıza incir ağacı dikeceğiz gölgesinde keyif süreceğiz!” İşin aslı yıllardır yaptıklarının aynısı… Sadece anlatımı biraz farklı…

***

Enerji piyasasını yöneten “dahiyane” akıllar, yılbaşından itibaren yeni bir sisteme geçiyor. “Dahiyane” derken dalga geçmek için kullanmadım o kelimeyi… Gerçekten öyleler…

Ne yapacaklar? “Çok tüketen devlet desteği almayacak” diye açıklıyorlar. Desteği çekip, elektriği “piyasa fiyatından”, yani o meşhur “gerçek maliyetten” kilitleyeceklermiş.

İnsanın aklına hemen, “Hah, demek ki evinde saunası olan, havuzunu ısıtan, bahçesindeki 50 ağacı projektörle aydınlatan o zengin zümreyi hedef alıyorlar” fikri geliyor değil mi? Öyle ama amaç bu değil!

***

Güzel kardeşim, burası Türkiye! Burada “lüks” dediğin şey, nefes almanın bir tık ötesidir. Fazlası vergiye tabiidir!

Belirlenen limit ne kadar biliyor musunuz? Düzeltilmezse, yıllık 5 bin kilovattan 4 binli seviyelere, yani aylık ortalama 417 kilovata çekiliyor.

***

Hesaplayalım mı? Gerek yok bence… Şöyle anlatayım; dört kişilik bir ailenin, sadece insani ihtiyaçlarını gidermesi yeterli!

Yani buzdolabının çalışması, çamaşır makinesinin haftada birkaç kez dönmesi, çocuğun ders çalışırken kör olmaması için lambayı yakması zaten bu limiti buluyor. Televizyon da seyredersen, hop limit üzerine çıktın bile… Bak, çok elektrik tüketen sen oldun işte!

Tebrikler! Hiçbir çaba sarf etmeden, piyangodan para çıkmadan, dededen miras kalmadan “zengin” sınıfına yükseltildiniz. Devlete göre artık “desteklenmeye muhtaç” değilsiniz.

Peki, bu “sınıf atlamanın” bedeli ne? Faturanda göreceğin artış öyle yüzde 20, yüzde 50 falan değil… Madem zenginsin al sana yüzde 160! Şaka maka 15 milyon hane ve 45 milyon kişi etkilenecek.

***

Matematik ortada. 100 liralık bir ürünü, etiketini değiştirip 260 lira yaparsan, dünyanın her yerinde buna “zam” denir. Ama Ankara’da buna “Sübvansiyonun kaldırılması” deniyor. Sanki devlet bugüne kadar o parayı cebinden ödüyordu ya… O “devletin kasası” dediğimiz şey zaten bizim cebimizden çıkan vergiler değil mi? Bizden vergi diye aldığını, bize elektrik desteği diye verirken “lütuf” mu oluyor?

***

“Amaç tasarruf” diyorlar bir de… Çıldırmamak işten değil! Tasarruf dediğin, gereksiz yanan lambayı söndürmektir. Zaten millet kombiyi yakmaya korkuyor, evde battaniyeyle penguen gibi geziyor. Buzdolabının fişini çekip peyniri balkonda saklamak tasarruf değil, sefalettir!

Bizi çarpan elektriğin voltajı değil… Bu düzenin utanmazlığı... Yılların birikimi… Kötü yönetimin, ülkeyi kemirmenin, hırsızlığın, arsızlığın faturası…

Bir daha yazayım aklınızda kalsın; Elektriğe yüzde 160 zam geliyor yılbaşı sonrası!