Genel kanı AKP’nin muhalefet belediyelerine açtırdığı savcı dosyalarının artık basit bir rekabet hamlesi olmaktan çıktığı…
Öyle bir noktaya gelindi ki, Türkiye’nin en çok oy alan partisi CHP’nin belediyelerine yönelik operasyonlar, AKP açısından bir “beka” meselesine dönüşmüş durumda.
***
“Peki ya AKP’nin yönettiği 12 büyükşehir, 12 il ve 346 ilçe belediyesinde tek bir yolsuzluk yok mu?” diye soranlar, gerçekten mi olayı kavrayamıyorlar yoksa saf gibi mi yapıyorlar? O kadar mı naifler?
Zira AKP artık öyle bir yolda ilerliyor ki, sürekli pedal çevirip hızlanmak zorunda oldukları bir bisiklet üzerindeler... Durduğu an devrilmeleri kaçınılmaz. Artık istese de duramaz!
***
Durmak; bu algı savaşını kaybetmek, muhalefetin güçlenmesine seyirci kalmak anlamına gelir. Geri adım atmak, önceki tüm operasyonların haksız olduğuna dair bir algı yaratır.
Bu da partinin kendi tabanı nezdinde bile inandırıcılığını sarsar. Yavaşlamak bile siyaseten yenilgiyi kabullenmek olur.
Maalesef parti menfaatleri uğruna yalnızca bazı hayatlar karartılmadı, ülkenin geleceği ateşe atıldı.
***
Başlangıçta belki basit bir politik hamleydi… Zira artık kontrol edilemeyen bir sarmala dönüştü. Ve bu sürecin ekonomik bedelini hala hesaplayabilmiş değiller.
Hiç düşündünüz mü; neden dünyada geçer akçe Amerikan Doları’dır? Git Afrika’nın ücra bir köşesine... Ver ellerine Rus rublesini anında gör etkiyi… Kaynayan kazanın içerisinde bulursun kendini… Oysa dolar versen önünde dans eder kabile reisi…
Peki farkı ne? Rengi değil elbette... “Güven” derler literatürde…
***
Ekonominin esası da para değil güvendir aslında... Türkiye ekonomisi ise uzun süredir hassas dengelerde tutunmaya çalışıyor. Kur, faiz, yatırımcı algısı, mülkiyet hakkı…
Milyonlarca oyla seçilmiş bir belediye başkanının keyfi kararlarla görevden alınabildiği, belediye meclislerinin iradesinin yok sayıldığı bir ülkede, kim kendini ve yatırımlarını güvende hisseder?
***
İşin ilginç yanı, bu gidişattan en çok iktidar yanlısı sermaye sahipleri tedirgin. Zira iktidar değişirse “intikam alınır mı?” korkusu onları bugünden önlem almaya iter. Önlem nedir? Trenden iner!
Yargının siyasi bir silaha dönüşmesi, yalnızca adalet duygusunu değil, devletin bütün kurumlarına olan güveni aşındırır.
Merkez Bankası’ndan TÜİK’e kadar ekonomik kurumların kararlarına duyulan şüphe, enflasyonla mücadele gibi en temel ekonomik politikaların bile başarısız olmasına yol açar.
***
Fakat en vahimi… Ülke geleceğine dair umudunu yitiren yetenekli insanlar, bilgi ve birikimlerini daha istikrarlı, daha demokratik ülkelere taşır. Bu, Türkiye ekonomisi için uzun vadeli en büyük yıkımlardan biridir. Telafisi mümkün değildir! Pedal çevirmeye devam… Ta ki zincir kopana kadar… Ama o zincir kopmazsa… Geleceği yuvarlıyoruz uçuruma…