Mahallenin bakkalı, dış ticaret verilerini eline alsa “Evlat, bu hesap tutmaz!” deyip defteri tezgaha çarpar. Hesap kolay…
Nisan ayında dışarıya 20.8 milyar dolarlık mal sattık. Karşılığında 32.9 milyar dolarlık mal aldık. Yani sadece bir ayda 12.1 milyar dolarlık açık verdik. Bu, son 21 ayın en büyük dış ticaret farkı!
***
Günün sonunda mesele basit bir gelir-gider hesabı... Kazandığın belli, harcadığın ondan fazla. Hesap ortada, eksi bakiye!
“Yerli ve milli” sözünü dilinden düşürmeyen bir ülkenin dış ticaret yorganı ne kadar örtüyor derseniz... İhracatın ithalatı karşılama oranına göre sadece yüzde 63’ü seviyesinde… Üstümüzün üçte biri açıkta kalıyor gece ayazında…
***
Sürekli kazandığından fazla harcayan bir aile ne yapar? Ya borç batağına saplanır ya da mecbur kemer sıkar.
Ülke ekonomisi de farklı değil ama hem borcumuz çok fazla hem de kemerde delik kalmadı sıka sıka…
***
Fark eder mi halkımıza? Emin olun mitinglerde; “İktidara geldiğimizde 13 milyar dolar olan yıllık dış ticaret açığını 2025’in ilk 4 ayında 34 milyar dolara çıkardık” dese bile alkışlarlar yine…
Sanırsın ihracatı hükümet yapıyor, ithalatı muhalefet! Oysa biraz hesap kitap bilen biri hesaplasa sadece Nisan ayında verdiğimiz açıkla 14 tane Avrasya Tüneli yapılır boğazın altına…
***
Bu devasa delik nereden besleniyor? Para politikamız, Türk Lirası’nı değerli tutmak üzerine kurulu… Üretmek yerine dışarıdan almak daha ucuza geliyor.
Ama ortada ciddi bir sorun var. Kasasında ve rezervlerinde döviz fazlası olmayan bir ülke sadece dört ayda verdiği 34.5 milyar dolarlık açığı nasıl kapar?
***
Verilerin Türkçe meali, sanayiye makine almak yerine ithal lüks araba getiriyoruz. Sanki yüksek faiz geliriyle kasasını şişiren küçük bir zümre için kampanya yapıyoruz.
Değerli TL sayesinde ithal ürünler “zamlanmamış fiyatla” geliyor. Halk “et alamıyoruz” diye dert yanarken, ithal araç satışları rekor kırıyor.
***
Bu çarpık tablonun bize anlattığı ülkenin geri kalmışlığı… Ortamlarda İHA-SİHA üretiyoruz diye birbirimize gaz veririz ama ileri teknoloji ihracatımız imalatın sadece yüzde 3.5’i… İthalatta bu kalem yüzde 10’un üzerinde…
Belli ki yaptığımız ithalatı “milli inovasyon” gibi süslü kelimelerle asıyoruz vitrine…
***
Ortada böyle bir tablo varken, elbet sorun çıkacak. Ama şu sıralar kimsenin ekonomiyi kim sorgulayacak? Gündem yoğun; Anayasa değişikliği planları…
23 yıl yetmemiş olacak ki, bu kez “sıfırdan başlıyoruz” diyerek devam etmek istiyor. Bu yüzü biz verdiğimize göre gerek var mı söylenmeye…