Hasret Doğan, Özlem Dinç, Nazlıcan Aygün, Huriye Karaman, Tanju Mutluay, Zeynep Balcı, Esat Aydın, Yasemin Minguzzi…

Bu isimlerden en az birini, televizyon ve radyo haberlerinde duymuş ya da gazete ve internet haberlerinde okumuşsunuzdur.

Hepsinin ortak özelliği adalet aramaları.

Evet adalet…

Hasret Doğan, eski Kızılay Genel Müdürü Kerem Kınık’ın kızı Fatıma’nın çarparak ölümüne neden olduğu oğlu Batın için…

Özlem Dinç, Pendik’te yolun karşısına geçmek isterken bir otomobilin çarpmasıyla yaşamını yitiren kızı Işıl Öykü için…

Nazlıcan Aygün, Ankara Keçiören’de bisikletiyle istinat duvarından düşüp hayatını kaybeden 11 yaşındaki oğlu Yiğitcem için…

Huriye Karaman, öldürülen oğlu Selçuk için…

Zeynep Balcı, Esenler’de gürültü kavgasında öldürülen oğlu Abdurrahman için…

Tanju Kutluay, yorgun mermiyle ölen oğlu Muhammet için…

Esat Aydın, 4 yıl önce Gebze’de Afganistan uyruklu biri tarafından öldürülen kardeşi Ayşegül için…

Ayşe Özkök, çocukluk arkadaşının silahından çıkan kurşunla hayatını yitiren Kadir için…

Yasemin Minguzzi, Kadıköy’de sokakta bıçaklı saldırıda öldürülen 14 yaşındaki evladı Mattia Ahmet için adalet arıyor.

Gördüğünüz gibi…

Bu ülkede sadece siyasi davalarda (muhalif siyasetçi, sanatçı, senarist, menajer, şarkıcı, gazetecilerin hedef alındığı) değil, diğer davalarda da adalet aranıyor.

Katledilen masum insanların anneleri, babaları, ağabeyleri, kardeşleri de adalet peşinde… Ve ne yazık ki yargılama sürelerinin uzunluğu ve verilen cezalar aileleri tatmin etmiyor.

Hepsinin ağzından üç aşağı beş yukarı aynı sözler dökülüyor: “Cezalar ağırlaştırılsa kimse o suç aletlerini eline almaya cesaret edemez. Caydırıcı cezalar olmadığı için o suçu işleyenler biliyor ki birkaç yıl sonra dışarı çıkacak, içeride edindiği suç tecrübesiyle dışarıda mafyacılık oynayacak.”

Yüreği yanan aileler sesini duyurmaya çalışırken iktidar ne yapıyor?

Yeni yargı paketi hazırlıyor. Bugüne kadar 10 yargı paketi çıkardılar. Şimdi 11. Yargı Paketi geliyor.

Bakalım bu paket acılı ailelerin adalet arayışına çare olacak mı, suçların azalmasını sağlayacak mı?

Yok yere ölenlerin ülkesi

İstanbul son yıllarda neredeyse suç merkezine dönüştü. Masum insanlar sokakta, suçluların hedefi oluyor, öldürülüyor.

En ufak bir trafik tartışmasında bile silahlar, bıçaklar, sopalar çekiliyor.

Vatandaş sokakta neyle karşılaşacağını bilmiyor… Evladını okula, parka, maça, sinemaya korka korka gönderiyor. “Acaba sokakta başına bir şey mi gelecek?” endişesi yaşıyor.

Düşünün…

İşten ya da eğlenceden evine dönüyorsun. Yolun Taksim’den geçiyor. Adamın biri yolunu kesip “Para ver” diyor. “Vermek zorunda değilim” diye düşünüyorsun, vermiyorsun.

Belki de cebinde verecek paran yok. Fakat bu adam “Hayır” sözünü kabul etmiyor, para vermediğin için seni bıçaklıyor.

Yok yere ölüp gidiyorsun.

Sonra anlaşılıyor ki 28 yaşındaki katil, 18 yaşından küçük olduğu dönemde tam 3 kez kasten yaralama ve ruhsatsız silah bulundurma suçu işlemiş. 3 yıl 22 gün ceza almış. Yetişkin olduğunda da yine kasten yaralamadan 1 yıl 15 gün ceza almış. Yani 4 suç kaydı var.

Seni, “cezasını çektiği” söylenen bu suçludan koruyacak sistem görevini yapamamış.

Bu anlattığım olay hayal ürünü değil, önceki gün Taksim’de masum bir insanın para vermediği için öldürülmesinden söz ediyorum.

O öldürülen kişinin yakınları da yukarıda anlattığım “adalet arayan” aileler arasına katılacak maalesef…

Bir durağın hatırlattıkları

Halit Ayar’ı hatırlıyor musunuz? Birçoğunuz “hayır” diyecektir.

Anlatayım: Halit, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir elektrik mühendisiydi. Pırıl pırıl bir gençti. Onun ve ailesinin hayalleri vardı.

İşte bu pırıl pırıl genç, cezaevinden izinli çıkan ve yolunu kesen kişilere “Para vermediği için” Taksim İstiklal Caddesi’nde kırık bira şişesiyle öldürüldü.

Adalet arayanların ülkesi - Resim : 1

Tarih 7 Eylül 2019’du.

Tünel’deki tramvay durağına 5 yıl önce onun adı verildi.

Bu durağın önünden her geçişimde Halit’in gülümseyen fotoğrafına bakıp “Bu ülke masum insanlarını suçlulardan niye koruyamıyor?” diyerek iç geçiririm.