Normal demokrasilerde hak aramak suç değil…
Ancak bizimki gibi “ileri demokrasi”lerde “suç”muş gibi sunuluyor. Örneklerle anlatayım…
Tarih 11 Şubat 2006…
O tarihte Erdoğan başbakandı.
Erdoğan’ın Mersin ziyaretinde bir çiftçi “Bu çiftçinin hali ne olacak? Anamız ağladı” diye feryat etti.
Bunun üzerine Erdoğan, iktidarının çiftçiye bakışını özetleyen şu sözleri söyledi:
“Ananı da al git…”
Sonrasında o çiftçinin başına gelmeyen kötülük kalmadı.
İktidarın çiftçiye bakış açısı 2006’dan bugüne değişmedi.
Önceki gün NEFES’in manşetinde okudunuz.
Yozgat Aydıncık’ta CHP’li Sadık Erdoğan, ürettiği patatese maliyetinin altında dahi alıcı bulamamasını, 150 çuval patatesi Kazankaya köy meydanında sokağa dökerek protesto etti.
“İsteyen alıp evine götürsün” dedi…
Sen misin protesto yapan!
Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, zehir zemberek bir açıklamayla çiftçiyi suçlu ilan etti.
“Piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozma” ve “Piyasada darlık yaratma” nedeniyle çiftçiye 17 milyon liraya varan para cezası uygulanacağını duyurdu. Hızını alamayıp çiftçi hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla suç duyurusu yapılacağını açıkladı.
Yasada olsa, neredeyse idamını bile isteyeceklerdi çiftçinin…
Oysa suçlamaların hepsi havada kalıyor, şöyle ki…
Tarım Bakanlığı verilerine göre geçen yıl Türkiye’de 5.7 milyon ton patates üretildi.
CHP’li çiftçinin protesto için döktüğü 150 çuval patates ise her bir çuval 20’şer kilo olsa, toplam 3 ton eder.
Yani Türkiye’nin yıllık üretiminin yüz binde 5’i…
Çiftçinin, 1311 kişinin yaşadığı bir köyde bu kadar az patates dökerek piyasa dengesini bozması, piyasada darlık yaratması, serbest rekabeti bozması mümkün mü?
Kaldı ki bir çiftçinin 150 çuval patates dökerek piyasada darlık yarattığı suçlaması Türkiye’ye hakaret… Türkiye bu kadar zayıf bir ülke mi?
Diğer suçlamalara gelince… Onların da “siyasi” olduğu bakan yardımcısının açıklamasından anlaşılıyor.
Açıklamada, sanki suçmuş gibi bu çiftçinin geçmişte de protestolarda bulunduğu hatta “Yozgat’taki çiftçilerin protesto eylemlerini organize ettiği” söyleniyor.
Anlaşılan, CHP’nin geçen nisanda Yozgat’ta yaptığı, çiftçilerin traktör konvoyuyla katıldığı miting iktidardakilerin dengesini bozmuş…
Son bir not…
Ticaret Bakan Yardımcılığı koltuğunda oturan Mahmut Gürcan, aynı zamanda Emlak Katılım Yönetim Kurulu üyesi… Yani çift koltuklu bürokratlardan…
Şaşırdığım 2 olay
Komünist Çin’de eğitimli işsizler için “Çalışıyormuş” gibi yapabilecekleri sahte ofisler açılmış. Günlük giriş ücreti 4 ila 7 dolar arasındaymış. Parayı veren, bilgisayar, internet, toplantı odası ve yemek bulunan sahte ofisten yararlanabiliyormuş. Anlaşılan uyanık bir Çinli girişimci işsizliği bile paraya çevirmeyi başarmış.
Güney Kore’de Starbucks, müşterilerin şubeleri ofise çevirdikleri gerekçesiyle, çoklu priz, masaüstü bilgisayar (laptop değil) ve yazıcı getirmesini, daha da önemlisi masaları paravanlarla çevirip çalışma ortamına çevirmesini yasaklamış. Çünkü buraları kullananlar 1-2 içecek karşılığında şubeleri gün boyu ofis olarak kullanıyormuş. Aynı şey bizdeki kafelerde olsa müşteriyi kolundan tutup dışarı atarlar.