Ülkemizde iktidarlar değişse bile onlarca yıldır değişmeyen, çözülemeyen sorunlar var. Bunlardan biri de eğitim…
Kendimi bildim bile Türkiye’de eğitim konusu sürekli tartışılır. İktidarların dünya görüşüne göre eğitimde her şey baştan aşağı değiştirilir. Hatta, aynı partinin göreve getirdiği milli eğitim bakanlarının politikaları bile farklı olur. Tıpkı AKP döneminde yaşadığımız gibi…
“Dindar ve kindar nesil yetiştirmek” isteyen ve bunun dayatmasını yapan AKP’nin eğitim politikaları büyük bir memnuniyetsizlik yarattı. Veliler, eğitimciler, öğrenciler mutsuz…
Uluslararası bir şirket, aralarında Türkiye’nin de olduğu 30 ülkede eğitim araştırması yaptı. Türkiye’de eğitimin kalitesinden memnun olanların oranı yüzde 15 çıktı. Yüzde 85 ise eğitimin kaliteli olmadığı görüşünde.
Peki haksızlar mı?
Kendi kendimize soralım:
Türkiye’deki eğitim öğrenciye konuşma ve tartışma becerisi kazandırıyor mu? Çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri veriyor mu? Araştırma yapmayı ve birlikte çalışmayı öğretiyor mu? Eğitimde fırsat ve imkan eşitliği var mı? Devlete ait eğitim kurumlarının fiziksel altyapısı ve donanımları yeterli mi?
Bu sorulara olumlu yanıt vereceklerin oranı maalesef düşük çıkacaktır.
Pek çok kişi Türkiye’de eğitimin eskiye kıyasla gerilediği görüşünde. Çocuğu üniversitede okuyan dostlarımla yaptığım sohbetlerde “Bizim zamanımızın liseleri bile bugünkü üniversitelerden daha kaliteli eğitim veriyordu” sözlerini sık sık duyuyorum.
Haksız da sayılmazlar… Türkiye’de 129’u devlete ait olmak üzere 208 üniversite var… Gençlerin çalışma hayatına adım atmadan önceki son durakları olan üniversitelerin çoğunda, konusunda uzman nitelikli eğitim kadrosu maalesef yok. Çok değil, daha geçen ay devlet üniversitelerindeki 1278 bölümde profesör, 1050 bölümde doçent olmadığı ortaya çıkmıştı. Dahası, profesör olmayan bölümler içinde tıp, diş hekimliği, hukuk ve yapay zeka gibi bölümler bile vardı…
Peki eğitimdeki sorunları nasıl aşacağız, herkesin memnun olacağı bir sistemi nasıl kuracağız?
Tabii ki eğitimi siyasetin dışında tutarak, Atatürk’ün işaret ettiği gibi laik, milli, bilimsel bir yol çizerek, eğitimcilere hak ettikleri değeri vererek… Atatürk 101 yıl önce o yolu tarif etmişti:
“Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”
Eğitimde derinleşen eşitsizlik
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin 2021-23 yıllarını kapsayan “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” çalışmasının ortaya çıkardığı sonuçlar vahim…
Örneğin, bu dönemde zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 222 bin kız ve 221 bin erkek çocuğu eğitimde yer almadı, alamadı. Yani, 12 yıllık eğitim zorunlu olmasına rağmen devlet bu çocuklara sahip çıkamadı.
Kız çocuklarının eğitimi bırakma nedenleri arasında ev içi iş yükü, çocuk yaşta evlilik, ailesinin uygun görmemesi gibi cinsiyet ayrımcılığına dayalı nedenler var. Dahası eğitim çağındaki yoksul çocukların yeterince beslenemediği, gelir eşitsizliği yüzünden sorunun her yıl daha da ağırlaştığı da bir gerçek…
Zaten derneğin çalışmasında da “Yoksulluk da eğitime erişimin önündeki en büyük engellerden biri. Bu durum, bir kısır döngü yaratarak yoksulluğun nesilden nesile aktarılmasına yol açıyor” tespiti yer alıyor.7
Paramız espri malzemesi oldu

Bu iktidarın ekonomi politikaları yüzünden paramız maalesef pula döndü… Bir zamanlar kral olan 200 lira, şimdi eskinin 20 lirası gibi... 16 yıl önce düğünlerde, nikahlarda geline-damada 200 lira takana gıptayla bakılırdı... Çünkü 200 lira 130 dolar ediyordu. Şimdi ise 5 dolar. Bu değer kaybı yüzünden paramız espri malzemesi oldu. Artık düğünlerde, 200 liralık banknotların birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulan yelekler damada giydiriliyor. Bakalım 200 lira daha ne hallere düşecek…