Atatürk, her alanda olduğu gibi zeytinlikler konusunda da çağının fersah fersah ilerisini görüyordu.
Onun döneminde zeytinlikleri çoğaltmak ve korumak için seferberlik vardı.
Nasıl mı?
1925 yılında devlet arazilerindeki zeytinlikler bedeli 10 yılda taksitle ödenmek üzere köylüye satıldı.
1929’da Yabani Ağaçların Aşılanması Kanunu çıkarıldı. Yabani zeytinlerin aşılanması sağlandı.
Ülkedeki zeytinyağı tüketiminin artırılması için kararlar alındı.
1930’da Bakanlar Kurulu hastane yemeklerinde sade yağ yerine zeytinyağı kullanılmasına, et yerine zeytinyağlı balık ve zeytinyağlı yemekler tüketilmesine karar verdi.
1931’de Bakanlar Kurulu, İtalya’dan zeytin uzmanı Nello Pentiti’yi Türkiye’ye davet etti.
1937’de zeytinliklerdeki verimi artırmak için Zeytincilik Kanun Tasarısı TBMM’ye sevk edildi. Ziraat Bankası’nın üreticiye uygun şartlarda kredi vermesi sağlandı.
Atatürk’ün öncülüğünde 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı Kanunu hazırlandı.
Bu kanun, Atatürk’ün vefatından sonra 1939’da çıkarıldı.
Böylece zeytin güvenceye alındı.
Başka hiçbir ülkede yalnızca zeytin ağacı için çıkarılmış özel bir kanun yoktur.
Zeytin bir cumhuriyet projesiydi.
Günümüzde ise iktidar, çıkaracağı yasayla, maden için zeytinlikleri ranta açmak istiyor.
Köylünün, üreticinin, halkın çığlığını duymuyor.

Son ağaç kesildiğinde kömürün yenilmediğini görecekler
Zeytinlikleri maden aramaya açan tasarı Meclis’te…
İktidar her türlü eleştiri ve tepkiye kulaklarını tıkamış durumda.
Gözleri zeytin yeşilini değil, kömür karasını görüyor.
İnsanın doğayı bilinçsizce ve gaddarca mahvetmesinin sonuçlarını yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.
Kanada yerlisi Alanis Obomsawin’in 1972’de söylediği ve çok ünlenen o sözde dediği gibi…
“Son ağaç kesildiğinde, son balık tutulduğunda, son nehir zehirlendiğinde, işte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksın.”
Trump, Pinokyo’yu solladı!
ABD Başkanı Trump, göz boyamakta ve demagojide usta biri...
Geçen yıl seçim kampanyasında Demokrat Partili rakibi Kamala Harris’i eleştirirken aslında kendisinin ne yapacağını anlatmış...
Ancak kimse farkına varmamış.
Oy isterken, “Eğer Kamala kazanırsa bizi sadece ölüm ve yıkım bekliyor. O, savaş isteyenlerin adayı. Ben ise barış isteyenlerin adayıyım” diyordu.
İran’ı vurdu. Meğer savaş isteyen kendisiymiş. Kendisine oy veren 77 milyon Amerikalıyı kandırmış! İyi ki bizde böyle siyasetçiler yok!!!
