31 Aralık 1932... Atatürk, Kızılay’ın Ankara Palas’ta düzenlediği yılbaşı balosuna katıldı. Burada, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip yeni yıla girdikten hemen sonra konuşma yaptı:
-“Hanımlar ve Beyler... Yeni yıla girmiş bulunuyoruz... Bu dakikada herkes sevdiklerini memnun etmek, onlara en değerli armağanları vermekle meşgul. Ben de izninizle Büyük Başkanımıza naçiz olmakla beraber, kendilerini çok sevindireceğini bildiğim bir armağan sunuyorum. Bu armağan, geçen yıl içinde Ankara’da toplanan Tarih Kurultayı’nın basılan tutanaklarıyla, İstanbul’da toplanan Dil Kurultayı’nın kararları ve dil işlerinde derleme kılavuzundan oluşan kitaptır…”
Atatürk hediyeyi alırken şunu dedi:
-“Şu anda duyduğum mutluluk büyüktür. Değerli Milli Eğitim Bakanımızın bu armağanından dolayı teşekkür ederim. Kendisinden ve diğer bakanlarımızdan her an böyle armağanlar beklerim...”
Atatürk’ün her daim en beğendiği hediye kitap oldu.
Peki, Atatürk yılbaşını daima kutluyor muydu? Cumhuriyet sonrasını ele alalım:
31 Aralık 1924... Latife Hanım ile Ankara’dan İzmir’e hareket ettiği trende geçirdi.
31 Aralık 1930… Öğleden sonra diş doktoru Sami Günzberg’in Beyoğlu’ndaki muayenesine giderek diş protez tedavisini tamamlattı. Çıkışta bazı mağazalardan alışveriş yaptı. Tokatlıyan Otelinde çay içtikten sonra gece Dolmabahçe’ye döndü.
Kimi zaman… 1933 ve 1937 yılı 31 Aralık gününü Çankaya Köşkü’nde geçirdi.
Kimi zaman da 1931 ve 1934 yılı 31 Aralık günü Ankara Palas’ta baloya katıldı. Keza... 1936 yılbaşını İstanbul Park Otel’de geçirdi…
Çankaya Köşkü’ndeki yılbaşılar
Falih Rıfkı Atay, Kılıç Ali, Hasan Rıza Soyak, Afet İnan gibi Atatürk’ün yanında bulunanların anı kitaplarında Çankaya Köşkü’ndeki yılbaşı atmosferine dair bilgiler var.
Çankaya’daki yılbaşı sofraları resmi bir balo değil, Atatürk’ün özellikle tercih ettiği şekilde uzun, sohbetli, sade ama zihinsel olarak yoğun gecelerdi.
Masa kalabalık değildi; askerler, yazarlar, bilim insanları ve birkaç yakın dost bulunurdu.
Falih Rıfkı Atay bu geceleri şöyle tasvir etti:
“Atatürk için sofra, yalnızca yemek yenilen bir yer değil; düşüncenin serbestçe dolaştığı, herkesin konuşabildiği meclisti. Yılbaşı geceleri bu sohbetler daha da uzar, saatlerce sürerdi…”
Yılbaşı yemeği ilerledikçe konu başlıkları sık sık değişirdi. Ama ana konu daima yeni kurulan Cumhuriyet’in gelecek yılları olurdu…
Öyle ki -Kılıç Ali’ye göre- Atatürk, yeni yıla girerken herkesin düşüncesini sorardı.
-“Gelecek yıl için ne bekliyorsun?”
Verilen cevapları dikkatle dinlerdi. Bu bir nezaket değil, gerçekten fikir alma isteğiydi…
Yeni yıla girildiğinde Atatürk kısa ama anlamlı konuşma yapardı. Hasan Rıza Soyak, yılbaşı anlarından birini yazdı:
-“Yeni yıla girerken Atatürk kadehini kaldırır ve memleketin geleceğine dair birkaç cümle söylerdi. Bu sözler ne uzun bir nutuk ne de sıradan bir temenniydi; sorumluluk hatırlatan sözlerdi…”
Atatürk’ün bazı kaynaklarda geçen ve birçok tanıkta ortak anlamla yer alan ifadesi şöyleydi:
“Yeni yıl, millete daha çok çalışmak mecburiyetini getirsin.”
Bu bir “yılbaşı temennisi” değil, Cumhuriyet ahlakının özetiydi…
O sofradan çıkarılan ders
Çankaya Köşkü’ndeki yılbaşı sofrası, Atatürk için eğlenceden çok muhasebe zamanıydı:
Sofra, yılbaşı gecesinde bile Cumhuriyet’in fikir laboratuvarı olmayı sürdürürdü. Neşenin sorumluluğu gölgelediği bir an yoktu Çankaya Köşkü yılbaşısında…
Atatürk için o gün, takvimsel bir eşik olmanın ötesinde “yeniden başlama” fikrinin bir aracıydı. Cumhuriyet de tam olarak bunu temsil etmez miydi: Eski düzenin kapanışı, yeni bir aklın başlangıcı…
Bu nedenle Atatürk’ün yılbaşı sofraları, geçmişin muhasebesinin yapıldığı, gelecek yıl için hedeflerin dillendirdiği, yani; “ne yaptık?” kadar, “ne yapmalıyız?” sorusunun da sorulduğu, yanıt arandığı bilinç sofralarıydı.
Atatürk’ün yılbaşı sofraları “ya tam eğlence ya tam yasak” ikiliğinin yerine; ölçülü, bilinçli, kendine hâkim bir Cumhuriyet insanı modeli örneğiydi…
Çankaya Köşkü’nde yılbaşı gecesi ilerledikçe kimi zaman piyano başına geçilir, kimi zaman türkü ya da Rumeli havası söylenirdi… Atatürk, şarkıları-türküleri dinler, bazen eşlik eder, bazen susar, düşünürdü.
Değerli okur:
Atatürk’ün gösterdiği gibi yeni yıl, geçmişin muhasebesini yapma ve geleceğe karşı sorumluluklarımızı hatırlama zamanıdır. Cumhuriyet, dileklerle değil; akıl, emek ve kararlılıkla ilerler. Yeni yılın, daha bilinçli yurttaşlığa vesile olmasını dilerim.
Yeni yıl, ülkemize yepyeni bir başlangıç getirsin.