Gazete sayfalarında küçük yer alan bir haberi belki okumadınız bile…

Televizyon haberlerinde pek yer bulmayan bir haberden bahsediyorum:

Sakarya Arifiye’de üretilen Türkiye’nin tek kalemdeki en büyük zırhlı kara aracı ihracatı önceki gün Romanya’ya teslim edildi. Üreticisi milli sermaye; Koç ile Ünver holding idi…

Sadece bu haber değil. Farkında mısınız:

Toplamı üç bini aşan Türk şirketleri, doksan bin çalışanı ile, 10 milyar dolara yaklaşan 300’e yakın askeri ürün ihraç ediyor…

İhracat şampiyonu milli sermayemiz Baykar ve diğer yerli şirketlerimiz devlet iş birliğiyle neler üretip satmıyor ki:

52 ülkeye bini aşkın İHA, SİHA, TİHA, HÜRKUŞ,

42 ülkeye sayısız mühimmat ve füze,

40 ülkeye beş binden fazla kara aracı,

24 ülkeye 1200 elektro-optik sistem ve stabilize silah sistemleri,

12 ülkeye 140 deniz platformu,

11 ülkeye 1500 kamikaze dron,

10 ülkeye radar,

8 ülkeye taarruz helikopteri,

3 ülkeye korvet/küçük savaş gemisi,

Ve 111 ülkeye farklı boyutlarda silah, tüfek, tabanca ihraç ediyoruz

Toplamda 185 ülkeye ihracat yapıyoruz ki en fazla ihracatı Avrupa’ya yaptık/yapıyoruz…

Peki bu gelişme beni neden bu kadar çok etkiledi?

Osmanlı at bile ithal etti

Osmanlı, tımar sistemi bozulunca 17’nci yüzyıldan itibaren askeri harcamaları karşılamakta zorlandı…

İşin vahameti için bir örnek yazayım: Yıl, 1807. Osmanlı-Rusya Savaşı sırasında Veziriazam, ordu masrafı için Üçüncü Selim’den “beş bin akçe” istedi. Padişah yemin billah kuruş akçesinin olmadığını söyledi.

Osmanlı önce piyasaya sunduğu sikkelerdeki madenlerin içeriğini değiştirerek/tağşiş ile veya iç borçlanmayla/esham ile ekonomisini düzeltmek istedi. Beceremedi.

Kırım Savaşı başlayınca askeri harcamaları finanse etmek için dış borçlanmaya gitti. Ve bu borçlanma, maliyesini iflas ettirdi…

Osmanlı “hasta adam” oldu; emperyalizm, imparatorluğu parçalamak için sinsice harekete geçti…

Parasız Osmanlı “tek dişi kalmış canavarın” silahına karşı koyabilmek için “İane-i Harbiye” ve ardından “İane-i Cihadiye” gibi yardım kampanyaları ile halktan para toplamaya çalıştı. Çünkü Osmanlı, dış borçları ödeyebilmek için önemli gelirlerini Avrupa’nın kurduğu Dış Borçlar İdaresi/Düyun-u Umumiye’ye bıraktı…

Borçlar karşılığı Kıbrıs bile İngilizlere verildi. Vs.

Elde avuçtaki para, ne modernleşmiş savaş giderleri ne de ülkenin askeri savunması için yeterliydi. Bir başka emperyalist güç Almanya’yla ittifak kuruldu.

Mesela, Abdülaziz döneminde İngilizlerden Martini-Henry marka tüfekler alınırken, İkinci Abdülhamit dış politika değişikliğiyle Almanlardan Mauser marka tüfekleri envantere ekletti...

Neredeyse tüm toplar gibi ağır silahlar Alman Krupp şirketinden alındı. Osmanlı ordusu Alman Karlsruhe, Förster, Cyclop gibi silah şirketlerine bağımlı yapıldı.

Bırakın donanma ihtiyacını Osmanlı koşum atlarını bile ithal etti!

Birinci Dünya Savaşı’na ithal silahlarla girdik.

Sonuç malum. Kazananlar ordunun silahlarına bile el koydu!

İnsan nasıl duygulanmaz

Mustafa Kemal ve arkadaşları “hasta adam” Osmanlı’nın askeri sanayide dışa bağımlılığına yakından tanık oldu.

Kurtuluş Savaşı döneminde gördüler ki yapayalnızlar; ilk olarak tüfek onarımı için 1920’de Ankara Silah fabrikasını kurdular.

Arkası hemen geldi; Şakir Zümre Uçak Bombası ve Silah Fabrikası, Kayseri Uçak Fabrikası, Gazi Fişek Fabrikası, Eskişehir Uçak Tamir Fabrikası, Pirinç Döküm ve Haddehanesi, Kırıkkale Topçu Mühimmat Fabrikası, Kayaş Kapsül ve İmla Fabrikası, Nuri Killigil Silah Fabrikası, Kırıkkale Çelik Döküm ve Haddehanesi, Silahtarağa Fişek Fabrikası, Kırıkkale Tüfek Fabrikası, Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Elmadağ Barut Fabrikası, Erzurum Silah Fabrikası, Kırıkkale Nitroselüloz Barut Fabrikası, THK Etimesgut Uçak Fabrikası, Mamak Gaz Maskesi Fabrikası, Kırıkkale Dişli Fabrikası, THK Gazi Uçak Motoru Fabrikası, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu

Bunlar Cumhuriyet’in ilk döneminde olanlar: 1923-1950 yılları arasında kurulan 18 adet kamu veya kamu ortaklı işletme ile 3 adet özel sektöre ait savunma sanayi şirketi bunlar…

Ya sonra ne oldu?

ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu Amerikan Askeri Yardım Kurulu/JAMMAT ile Türk ordusunun silah envanteri stratejisini Osmanlı son dönemine benzetti. Bu kez İngilizlere ve sonra Almanlara değil, Amerikalılara bağımlı hale geldik…

1974 Kıbrıs Savaşı sonrası ABD’nin silah ambargosu sebebiyle, bir yıl sonra askeri haberleşme için ASELSAN kuruldu.

İşte o günlerden bugünlere geldik; küresel silah ihracatı sıralamasında bugün 11’inci sıraya kadar yükseldik.

İnsan nasıl duygulanmaz…