Dün 12 Eylül darbesinin 45. yıldönümüydü…
Ben, 12 Eylül karşı devrimini hep, kanlı istatistiklerin, acı tabloların, acımasız bilançoların dışında, dışarıdan alınan talimat ve destekle toplumun yaşamına konulan kahredici bir ipotek olarak gördüm...
-12 Eylül, geldiğinde ne yapacağını çok ama çok iyi biliyordu!
Türkiye’nin “dönüştürülmesi” için hazırlanan planın hazırlıkları 70’lerin son diliminde büyük bir titizlikle yürütüldü. Hatta, General Kenan Evren’in de bizzat itiraf ettiği gibi, “Bayrak Harekâtı” adı verilen darbe, “durumun daha da olgunlaşması” için ertelenmişti. Bu süreç, başta Kahramanmaraş katliamı olmak üzere yüzlerce kıyıma, cinayete sahne oldu!
Karşı devrimin zamanlaması mükemmeldi! Halk bırakın şikâyet etmeyi, darbecileri davul zurnayla karşılamıştı. Türkiye’yi kan ve ateşe boğan terörün 13 Eylül sabahında sanki bıçakla kesilir gibi nasıl ortalıktan yok olduğu sorusu ise ancak yıllar sonra sorulmaya başlanabildi…
-Artık asıl plan yürürlüğe sokulabilirdi!
Üçlü sacayağı, yani ekonomik-siyasal-toplumsal projeler müthiş bir eşgüdüm içinde uygulamaya konuldu... Ekonomide “serbest piyasa” adı verilen soygun düzeni, siyasette ise “Atatürkçülük” maskesi altında Türk-İslam sentezi vahşi bir güçle dayatılmaya başlandı. Bu acımasız baskının hiçbir engelle karşılaşmaması için gereken formül ise gayet basitti:
-Toplumu dönüştürme projesi!
Bu proje çok büyük başarıyla uygulandı... Tam 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi... 517 kişi idama mahkûm edildi, 50 kişi asıldı... Gazetecilere toplam 3 bin 315 yıl hapis cezası verildi... On binlerce kişi işinden edildi... 39 ton gazete ve dergi yakıldı... Partiler, sendikalar, meslek odaları, hatta dernekler bile kapatıldı... “Atatürkçü generaller”, Atatürk’ün vasiyetinde yer alan Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’nu kapatmayı da ihmal etmediler!
-Plan başarıya ulaşmıştı!
Kriz ve kaos yılları!..
İşte, başarıya ulaşan bu plan yaşamlarımızı çaldı!
12 Eylül karşı devrimi bu ülkenin ruhunu öldürdü! Geleceğini kaybetmiş, çocukları ve kendileri için korkmaktan başka elinden bir şey gelmeyen, siyasetten iyice uzaklaştırılmış bir toplum yaratma projesi kazanmıştı…
-Bundan sonrası çok daha kolay olacaktı!
Karşı devrim sonrası “demokrasiye geçiş” adı altında neoliberalizme, bir başka deyişle “vahşi kapitalizme” demir zincirlerle bağlanma süreci başlatıldı…
Mesela Türkiye’de öncelik, bu vahşi plana karşı çıkacak, halkı uyaracak aydınların, yurtseverlerin katledilmesiydi!
Plan, gayet başarılı şekilde uygulandı! 90’ların ortasından itibaren krizin kaosa dönüştüğü süreci başlatıldı! Şimdi sıra rejimi dönüştürecek projedeydi…
-Son dönemece girilmişti!
Cumhuriyeti gömmek!
90’ların ortasında başlayan siyasi kaos 7 yıl sürdü…
Artarda yaşanan çalkantılar, ekonomik kriz, ardından kurulan üçlü koalisyon, dışarıdan ithal edilen Kemal Derviş’in IMF ve Dünya Bankası’nın bilgisi dahilinde hazırladığı ve dayattığı Türk ekonomisinin, tarımının “ölüm fermanı” anlamına gelen yasalar ve nihayetinde seçimlere daha 2 yıldan fazla zaman varken, gündeme sokulan “erken seçim”, ülkenin sürüklendiği yolu, yani kaderini belirledi!
-Yalnızca 14 ay önce kurulmuş olan AKP, yüzde 34 oyla, Meclis’te yüzde 66 oranında sandalye elde ederek tek başına iktidar koltuğuna oturdu!
Meclis’e girebilen ikinci parti yüzde 19 ile CHP olmuştu… Diğer partilerin tümü ise silinmişti!
İşte biz, bugün bu iktidarın 23. yılını yaşıyoruz. Ama ne yaşamak! Bir cümleyle özetlersem, şunu söyleyebilirim:
-1980’de açılan yolun sonunda böyle bir iktidarın oluşması eşyanın tabiatına gayet uygundu! Ve biz şu anda sonuçlarını yaşıyoruz!
CIA’nın 2006’da zamanın ABD Başkanı’na sunduğu raporda yazılanları daha önce de defalarca paylaşmıştım:
-Türkiye’de Başkanlık rejimine geçilmesi ABD menfaatleri açısından önceliklidir. Meclis, bürokrasi gibi engellemeler yerine bir kişi ile varılacak anlaşma sorunların çok daha süratli aşılması açısından son derece faydalıdır!
Yaşadığımız süreci göz önüne alınca ne kadar “doğru” bir teşhis olduğu anlaşılıyor! Cumhuriyeti gömme projesi yürüyor… Ancak bir şeyi fena halde unuttular; her şeye razı zannettikleri, “vur ensesini al lokmayı ağzından” şeklinde değerlendirdikleri halkın büyük bölümü artık “Tek Adam” rejimine karşı, AKP’nin oyları da süratle eriyor. 45 yıl sonra bu ne demek?
-Halk, cumhuriyetini ve Gazi Meclis’ini geri istiyor demek!