AKP’li Cumhurbaşkanı’nın yıllardır bıkmadan söylediği iki sözcük var:
-Uçan Türkiye!
Bazen de tek sözcükle anlatıyor: “Uçuyoruz!”
E, tabii Reis bunu söyleyince kurmaylar, Saray danışmanları, parti yetkilileri durur mu; onlar da “Türkiye yüzyılı”, “bölge lideri”, “yükselen yıldız Türkiye” temalı “ne kadar da güzel büyüyoruz” açıklamaları yapıyorlar, neredeyse koro halinde!
Ne güzel; haliyle gururlanıyoruz, göğsümüz kabarıyor, bir sevinç duygusu sarıyor insanı… Ancak ister istemez düşünüyoruz:
-O zaman bizi kim dövüyor!
Fıkrayı bilirsiniz; boksör ringde rakibiyle dövüşüyor, üçüncü raundun bitiş gongu çalıyor, yüzü mosmor üstelik kan içinde köşeye geliyor. Antrenörü bir taraftan yüzüne pansuman yaparken, diğer yandan övgüler yağdırıyor:
-Bravo mahvettin herifi, ayakta duracak hali kalmadı. Bu rauntta olmazsa öbüründe yıkacaksın hergeleyi…
Boksör bir antrenörüne bir de karşı köşedeki rakibine baktıktan sonra “ciddi misin?” diye soruyor. “Tabii, eminim” yanıtını alınca bir kez daha soruyor:
-Peki o zaman beni kim dövüyor abi?
Artık algı metodu da işlemiyor!
Bizi yönetenler mi hayal görüyor yoksa biz mi görmekten aciziz bilemiyorum…
Ancak durum ne yazık ki onların bize anlattığıyla taban tabana zıt! Ben söylemiyorum, uluslararası endeksler, uzmanlar avazı çıktığı kadar bağırıyor, haykırıyor hatta uyarıyor:
-Neredeyse tüm alanlarda dibe sürüklenmiş vaziyetteyiz!
BirGün gazetesi dün manşetten verdi haberi:
-Türkiye tüm gelişmişlik endekslerinde diplere demir attı. Eğitimden hukuka her alanda küme düştü!
Gelin tek tek bakalım:
-Serveti en çok azalan ülke Türkiye oldu. Ancak dolar milyoneri artış hızında lider!
-Dünya mutluluk endeksinde Türkiye 147 ülke arasında 94. Sırada!
-Demokraside de sınıfta kalıp “hibrit rejim” olarak sınıflandı ve 167 ülke arasında 103 sırada yer bulabildi!
-Yolsuzluk Algı Endeksine göre Türkiye 30 puan yükseldi ve 180 ülke arasında 107. Sıraya çıktı!
-Hukukun üstünlüğü sıralamasında da 117. Sırada yer bularak Ruanda ve Burkina Faso’nun dahi gerisinde kaldı!
-Sendikal haklarda Esvatini, Myanmar ve Nijerya’nın da yer aldığı en kötü 10 ülke arasında!
-Doğayı talan projelerinden bin 573’üne “ÇED” gerekli değildir kararı çıktı. Zeytini toprağa gömecek yasa maddesi de Komisyon’dan çıktı, TBMM Genel Kurulu’na ulaştı!
-500 bin öğrenci henüz ortaokulda eğitimden koptu. Özel hastaneler darphaneye döndü!
Kısacası, “Türkiye Yüzyılında” ülkemiz haritada yerini bulmakta zorlanacağımız ülkelerin bile gerisinde kalıp en diplere sürüklendi!
Mesela Esvatini nerededir diye sorsam bilemeyeceksiniz. Ben de bilmediğim için Google amcaya danıştım, 1 milyon 200 bin nüfuslu krallıkla yönetilen Afrika kıtasının en küçük 2’nci ülkesi. Eski adı Svaziland!
Cumhuriyet tarihinde, böylesine bir zulüm, böylesine bir zavallılık görmedi bu millet!
Zavallı ülkem…
Ama durun; iki tane de birinciliğimiz var!
Gerçi bu birincilikler de sonuçta dibin dibini gösteriyor ama olsun; endekslerde “yüz kızartıcı” biçimde birinci olarak görülüyoruz!
-Türkiye gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında birinci sırada! Halkın sofrasının giderek küçüldüğünü, açlık ve yoksulluğun ise genelleştiğini gösteriyor bu birincilik!
-Yıllık kira enflasyonu ise yüzde 89’a ulaştı. Bu konuda da açık ara birinciliği kapmışız! Son 10 yılda kiraların! tam 11 kat arttığı bir ülkede yaşıyoruz artık!
Nasıl ama? İçler acısı demek yeter mi bilemiyorum. Bu millete söylenenlerin, yanaşmaların yalanlarının, içeri atılan siyasilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, aydınların, öğrencilerin kesiştiği tek bir nokta var:
-Demokrasiden, adalet ve hukuktan giderek uzaklaşan ve yine giderek yoksulluğun dibini gören bir ülke ve millet, gerisi laf-ı güzaf!
Fatih Altaylı
Eğer bir ülkede bir danışmanın “suyun ısınıyor” tehdidinden saatler sonra ülkenin tanınmış gazetecilerinden biri akşam vakti evinden alınıyor, tutuklanıyorsa, o ülkede yukarıda yazdıklarım olur!
AKP’nin içinden bile “böyle tutuklama olmaz, yasalara aykırı” çıkışları bile yaşanıyorsa, o ülkede demokrasinin çok gerisine düşüldüğü, o ülkenin maalesef daha da diplere sürükleneceği acı bir gerçektir.
Bir yandan “İç cephe” çağrısı yapıp diğer yandan, korku toplumu yaratmak ne demektir? Tabii ki istedikleri düzen yolunda her şeyi yaparlar demektir.
Fatih Altaylı’nın tutuklanması da korku toplumuna geçişte önemli km. taşlarından biridir. Milleti bezdirmek için yapılan algı metotlarından biridir…
Fatih Altaylı elbet çıkacak ve gazeteciliğe kaldığı yerden devam edecektir. Ancak birlik yani Cumhuriyetçi Cephe tam olarak sağlanmadığı sürece bu düzen sürecektir.