Önce bir saptama ile başlayalım…

İsrail, ABD füze ve bombalarıyla donatılmış tam 200 uçakla, bir takım bölge ülkelerinin hava sahalarını “babasının çiftliği” misali geçerek İran’ın en yaşamsal tesislerini defalarca vurup, askeri liderlerini, en önemli nükleer fizikçilerini ortadan kaldırıp başkent dahil en büyük kentlerini nasıl yıkıma uğratabildi?

Buna karşılık İran, böylesine geniş çaplı bir saldırıyı nasıl olup da göremedi, haber alamadı, savunma bile yapamadı?

Aslına bakarsanız bunun yanıtını, olanca egosuyla ABD Başkanı Trump saldırıdan kısa bir süre sonra tüm açıklığıyla bu yıkımın nasıl yapılabildiğini bütün dünyaya ilan etti! Önce şu sözlerini paylaşayım:

-Bazı İranlı şahinler sert konuşuyordu. Şimdi hepsi öldü!

İran’ı defalarca uyardığını “sizin beklediğinizden daha kötü olacak” dediğini belirttikten sonra da noktayı şöyle koydu:

-ABD, dünyanın en güçlü ve öldürücü silahlarını yapar. İsrail’in elinde bu silahlardan çok var, daha fazlası da yolda!

İşte bu kadar; Pentagon’un yaptığı “biz yokuz” yani “savaşa katılmadık” açıklamalarının tamamen
palavra olduğu, bu açıklamadan çok önce ABD’nin hem de tüm gövdesiyle bu savaşın içinde olduğunu, devamında da İsrail’i her şekilde destekleyeceğini Başkan Trump en veciz şekilde ifade etmişti bile!

Şunu da eklemeliyim; “kimlerin öldürüleceğine” nerelerin kaç kez vurulacağına kadar son derece sofistike bir plan! Hangi bölge liderleri bu işin içindedir, plana kimler katılmış, destek vermiştir bunlar da elbet bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ancak İran’daki MOSSAD varlığı ve kabiliyeti gerçekliği de olanca gücüyle sırıtmaktadır.

Geriye dönüşü çok güç bir karanlık gelecek!

Gelelim İran’a…

Daha böyle bir yıkım yaratan İsrail saldırı karşısında dahi istihbarat kanalları çalışmayan, en değerli komutanlarını, bilim insanlarını kaybeden İran, nasıl olacak da “pişman edeceğiz” dediği karşılığı verecek, orası da epey meçhul!

Bunları kısa ve orta vadede özellikle bizim gibi bölge ülkeleri ve tabii tüm dünya görecek! Ancak, bu saldırının bir milat olduğunu, artık özellikle Ortadoğu’da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, ABD ve İsrail’in el ele bu bölgeyi ve tabii yeraltı ve üstü zenginlikleri kontrol konusunda tüm inisiyatifi ele geçirmek için her şeyi göze aldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz… Değişik bir şekilde ve daha kısa da anlatılabilir tabii:

-Büyük Ortadoğu Projesi’nin son bölümü sahneye konulmuştur!

ABD, 21. Yüzyılı elinden kaçırmamak, “süper güç” sıfatını kaybetmemek için her türlü deliliği yapabileceğini ve elinin altında daha da “çılgın” ve elleri kanlı bir İsrail’in bulunduğunu dün sabah itibarıyla tüm aleme ilan etmiştir.

Uzun yıllar önce, zamanın Dışişleri Bakanı Condelizza Rice’ın “Ortadoğu’da 22 ülke yeniden dizayn edilecek” sözleri her türlü kan, gözyaşı, ölüm, kitlesel göç pahasına uygulamaya konmuştur!

Türkiye ne yapacak?

AKP’li Cumhurbaşkanı dün saldırıların başlamasından saatler sonra nihayet bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:

-İsrail’in komşumuz İran’a düzenlediği saldırılar, uluslararası hukuku hiçe sayan apaçık bir provokasyondur… Uluslararası toplum, küresel ve bölgesel istikrarı hedef alan İsrail haydutluğuna artık bir dur demelidir.

Doğru ve yerinde sözler! Peki Türkiye nerede duracak? İsrail ile ilişkileri konusunda ne yapacak? Giderek artan ticari ilişkiler ne olacak? Bu soruların yanıtı henüz yok!

Ana muhalefet lideri Özgür Özel’in açıklaması da buna vurgu yapıyordu dün:

-Hükümetin İsrail’e karşı müsamahakâr tutumunu, yumuşak dilini, cesaretlendirici tavırlarını bir an önce terk etmesini istiyoruz…

Özel, 3. Dünya Savaşı’nı tetikleyebilecek azgın İsrail saldırısını kesin bir dille kınadıklarını belirterek “İsrail’in karşısında net olsunlar, dik olsunlar, bizi yanlarında bulurlar, karşılarında olmayız” bile dedi!

Yukarıda söylediklerime bir ekleme yaparak bitireyim:

-Önümüzü görmekte çok zorlanacağımız bir döneme girdik. Yıllardır söylediğimiz, yazdığımız “karanlık gelecek” ve Yeni Orta Çağ’ın kanlı yüzü işte buydu. Tanrı dünyayı en koyusundan bir faşizmden korusun!