Bu karar hepimize gözdağıdır
Yukarıda Lehçe, Rusça ve İngilizce yazılmış cümleler var.
Dil farklılıkları nedeniyle tam çeviri sayılmasalar da hepsi otoriter yönetimlerin bulunduğu ülkelerde hâkim olan bir anlayışı özetliyor.
Türkçeye “Sen adamı getir, ben (ceza kanunundaki ilgili) maddeyi bulurum” diye çevrilebilir. Bir başka ifadeyle “adamı getir, ben suçu bulurum” diye de tercüme edebiliriz.
Bize ait deyimlerle anlatacak olursak “sen adamı getir, gözünün üzerinde kaşın var der yine tutuklarım” olarak da okuyabiliriz.
***
Sürekli okuyucularım bilir ki bu veciz sözü daha önce de anımsatmış, ilk kaynağı olduğu iddia edilen (Stalin’in gizli polis şefi) Lavrentiy Beria’nın kulaklarını çınlatmıştım.
Ne yazık ki bugün de dünkü bir mahkeme kararı nedeniyle Beria’nın kulaklarını çınlatacağım.
Zira, bu defa o cümledeki “adam” gazeteci Fatih Altaylı’ydı.
O veciz söz, dün adeta “Sen Fatih Altaylı’yı getir. Ben Ceza Kanunu’nda ilgili maddeyi bulurum” şekline bürünmüştü.
İstediği kadar Türk Ceza Kanunu’nda “Cumhurbaşkanı’na tehdit” suçunun gerektirdiği somut eylemler oluşmamış olsun.
İstediği kadar Cumhurbaşkanlığı güvenlik ekibi Altaylı’nın sözlerini tehdit olarak görmesin ve önlem almasın...
Siz Fatih Altaylı’yı götürün, onlar suçu bulur.
***
Fatih Altaylı’nın dün serbest kalacağını bekleyen on binlerce insandan biri de bendim. Ne yazık ki bu nedenle düş kırıklığı yaşayan on binlerce insandan biri de ben oldum.
Hatamız neydi biliyor musunuz?
Hukuk devletinde yaşadığımızı düşünüp hukuk devletine yakışmayan bu durumun bitmesini beklememizdi.
Oysa Altaylı kararı AK Parti iktidarına çok yakışıyordu.
Efgan Ala’ya, Hayati Yazıcı’ya, Ömer Çelik’e, Hüseyin Yayman’a, Abdullah Güler’e, Özlem Zengin’e, Numan Kurtulmuş’a, Yılmaz Tunç’a, Abdulhamit Gül’e çok yakışıyordu.
Bakmayın hepsinin “demokrat” takılmasına. Sorsanız mangalda kül bırakmazlar.
“Hukuk devleti”, “demokrasi”, “özgürlükler” ifadelerinin geçtiği nutuklar atarlar. Ancak “Doktor bu karar ne” diye sorsanız, susup yutkunup kalırlar.
O meşhur cümledeki “adam” nasıl Fatih Altaylı ise Altaylı için maddeyi ya da suçu bulan da bizzat kendileridir. Hatta onların çoğu zaman sessiz kalarak, zaman zaman da destek vererek büyüttükleri yeni düzendir.
***
Fatih Altaylı’ya verilen ceza, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve bağımsız medya için hazırlanmış tabuta çakılan son çivilerden biridir.
Medyanın yüzde 85’inin iktidarın halkla ilişkiler ve propaganda aparatına dönüştüğü, geri kalan medyanın Türkiye tarihinde görülmemiş baskılara maruz bırakıldığı şu günlerde Fatih Altaylı’ya verilen bu ceza, aynı zamanda bağımsız gazetecilere gözdağından öte bir şey değildir.
Biz bağımsız gazeteciler bunun farkındayız.
Peki ya siz kıymetli okuyucularımız, izleyicilerimiz, siyasetçilerimiz...
Siz farkında mısınız?
Öcalan o pozu mu bekliyordu?
TBMM’de oluşturulan Terörsüz Türkiye Komisyonu’ndan üç kişilik bir heyet geçen pazartesi günü İmralı’ya giderek PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmüştü.
Duydum ki Öcalan heyette sadece AK Parti MHP ve DEM milletvekillerini görünce hayal kırıklığı yaşamış.
“Hiç değilse CHP’den bir vekil olsaydı” diye içerlendiğine dair kulis bilgisi doğru mu bilmiyorum ama Öcalan’ın karşısına bütün partilerin temsilcilerinin olduğu bir heyet beklediğinden adım gibi eminim.
Öcalan’ın her partiden bir vekilin çevresinde oturduğu geniş bir poz vermeyi planladığı da aşikardı.
İktidar tarafı da Öcalan’ın bu beklentisini ve sonuçtan duyduğu düş kırıklığını o kadar iyi biliyor ki yakında o cenahta birilerinden “Ey CHP, ey İYİ Parti, ey Yeni Yol Grubu..!
Siz kim oluyorsunuz da Öcalan’ın kıymetli görüşlerini dinlemeye tenezzül etmiyorsunuz?” ifadelerini duyarsanız şaşırmayın.