Kimliklerimiz ne kadar güvende?
Elektronik imza skandalıyla ilgili gelişmeleri takip etmeye devam ediyorum. Günlerdir sorular soruyorum ve muhataplarından yanıtlar istiyorum.
Bu yanıtların bazıları “off the record” yani kayıt dışı ya da yazılmamak kaydıyla gelmeye başladı.
Ne yazık ki “üzerimizde kalır” endişesiyle hiçbir kurum kendi payına düşen gerçekleri açıklamıyor. Herkes açıklamaların İçişleri ya da Adalet bakanları tarafından yapılmasını bekliyor.
Oysa Adalet Bakanı ya da İçişleri Bakanı işin ancak adli ve kolluk boyutuyla ilgili açıklamalar yapabilir. Kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini ancak ilgili kurumlar yanıtlayabilir.
***
İlk sorularım şöyleydi: “BTK Bu işin neresinde? e-imza klonlarını neden fark edemedi?” sorularını yöneltmiştim. Geniş bir bilgilendirme aldım.
BTK bu sorunu Şubat 2024’te fark etmiş. Nasıl mı?
Anlatayım:
Çete üyelerinden biri elinde tam da bu işlerin göbeğinde olan bir kurumun en tepedeki isminin kimlik kartıyla e-imza verme lisansı olan şirketlerden birinin Adana şubesine bizzat başvurmuş. Kimliğini uzatmış, e- imza talep etmiş.
Şans eseri kimlikte bulunan ismin kim olduğunu, nerede ne iş yaptığını bilen çalışan kimlikteki fotoğrafın da o kişiye ait olmadığını anlamış. Patronlarını harekete geçirmiş ve e-imzayı vermek yerine durumu Bilişim Teknolojileri Kurumu’na bildirmiş.
BTK hızlıca harekete geçmiş. 24 Şubat 2024 günü bütün lisanslı şirketlere yazı göndererek kimlik beyanıyla e-imza verilmesi sürecine son vermiş.
Bir taraftan da adli makamlar bilgilendirilmiş.
***
Adli makamlar, sahteciliğinin fark edildiği anlaşılmasın diye ve çeteyi izlemek amacıyla gizli bir soruşturma başlatmış. Bu arada BTK’nın kimlikle e-imza verilmesini yasakladığı dönemde yeni e imza klonlanamamış.
BTK ve soruşturmayı yürüten kolluk birimleri daha önce üretilmiş yaklaşık 40 e-imza ile kamu kurumlarında yapılan işlemlerin peşine düşmüş.
Arada başka kamu kurumlarının bilişim bölümlerinden de e-imza kullanımında garip olaylar yaşandığına dair ihbarlar gelmiş.
Bu arada BTK, teknik alt yapıyı değiştirmiş ve Ekim 2024’te e-imza klonlandığında bu durumu tespit eden bir yazılım kullanmaya başlamış. Bu sayede yasadışı bir şekilde üretilmiş e-imza kullanıldığında sistem uyarı vermeye başlamış.
Çetenin ilişkileri deşifre edildikten ve üretilmiş e imzalarla üretilmiş resmî belgeler tespit edildikten sonra 7 Ocak 2025’te düğmeye basılmış ve iki ayrı operasyonda hem çete üyeleri hem sahte evrak talep edenlerden oluşan yaklaşık 150 kişi gözaltına alınmış.
***
Sizin ne düşündüğünüzü bilmiyorum ama ben bu bilgileri dinlerken aklıma ilk gelen soru şu oldu:
“Adana’da beyan edilen nüfus kimliği gerçek miymiş?”
Yanıt ne oldu biliyor musunuz?
“Evet gerçekmiş. Bizim kullandığımız nüfus kimliklerin birebir aynısıymış. Üzerindeki bütün bilgiler kopyalanmış. Sadece farklı bir fotoğraf kullanılmış ve çipi boşmuş.”
Duyunca kulaklarıma inanamadım.
Bu durumda bizim sahte diplomadan daha vahim bir sorunumuz yok mu?
Düşünsenize...
Türkiye’nin en önemli kurumlarından birinin başında olan birinin nüfus kimliği bire bir kopyalanabiliyor. O kimlikle bir e-imza şirketinin Adana’daki bayisine gidiliyor ve o önemli kişinin e-imzası ele geçirilmeye çalışılıyor.
***
Hadi bir çalışanın dikkati sayesinde e imza çetesi çökertildi. Peki, nüfus kimliklerimizin bire bir aynısını üreten çeteler ne olacak?
Kim bilebilir şu anda kaç T.C. vatandaşının kimliği bire bir kopyalanmış ve Türkiye’nin bir yerlerinde bankalarda kamu kurumlarında kullanılıyor?
Türkiye’nin ciddi bir elektronik güvenlik sorunu var.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Sayan ailesinin diploma yarışı
Ben iki gün önceki yazımda Ulaştırma Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın 6 lisans 2 yüksek lisans, 2 doktora ve 13 sertifika ile dolu CV’sini görünce yaşadığım şaşkınlığı ifade etmiş, Sayan’a “Bu CV ile bu sahtekarlıkları nasıl atladınız” sorusunu yöneltmiştim.
Yazım beklediğimden çok konuşulup paylaşıldı.
Herkes Sayan’ın bu kadar diplomayı hangi arada aldığını sorguladı. Sayan da CV’sinden dört lisans diplomasını birden çıkarınca sosyal medyada yazılanlar bitmek bilmedi.
Aradan geçen iki günde Sayan ailesine yakın bazı isimler aradı ve aileyle ilgili bazı bilgiler paylaştı.
Sayan kardeşlerin babası dahi iki üniversite bitirmiş. Çocuklarına beyinlerini canlı tutmaları için üniversite okumalarını telkin edermiş. Haliyle üniversite, yüksek lisans ve doktora bitirme, kardeşler arasında bir rekabet konusu olmuş. Fatih Bey mühendislik ve hukuk diplomasını örgün eğitimle alırken kardeşi (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı) Fatma Betül Sayan da Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde önce mühendislik, sonra tıp okumuş. Fatih Sayan da boş zamanlarında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nin iktisat, kamu yönetimi ve uluslararası ilişkiler bölümlerini okuyarak kardeşine fark atmış. Sayan kardeşler, sertifika programlarına da yoğun ilgi göstermiş.
Doğrusu ben de bu ilginç durumu sizinle paylaşmak istedim.