MİT’ten şiirli Nazım paylaşımı
Pazar günü okuma listemdeki yazarları okuyordum.
Sıra şair/yazar dostum Hakkı ZARİÇ’in Diken’de yayınlanan yazısına geldi.
Açtığımda önce şaşırdım.
Zariç, yazısının başlığında “MİT durup dururken niye Nazım Hikmet Belgesi paylaştı?” sorusunu yöneltmişti.
Çok merak ettim ve MİT’in sitesine girip o belgelerin bulunduğu sayfayı açtım. Sayfanın başlığı “Özel Koleksiyon”.
Sayfadaki ilk belge Nazım Hikmet’in imzasını taşıyan bir portre.
Yanında da el yazısıyla Nazım’ın ünlü “Dört nala gelip uzak Asya’dan...” diye başlayan “Memleket” şiiri.
İmzaya bakılırsa portrenin yanındaki şiir de bizzat Nazım’ın elinden çıkmış.
Nazım’ın imzasının altında 1950 tarihi var.
Sevgili Zariç dikkat çekmiş: Nazım 1950’nin bir kısmını cezaevinde bir kısmını dışarıda geçirmiş.
Bu arada Özel Koleksiyon sayfasında yayınlanan belgelerin çoğu MAH Riyaseti tarafından hazırlanmış gizli belgeler. Hepsinin yanında belgeyle ilgili çok net ve kesin ifadeler var.
Ancak Nazım belgesinin yanına “Ünlü Şair Nazım Hikmet’e ait olduğu değerlendirilen çizim, el yazısı ve imzayı taşıyan arşiv belgesi” notunu düşülmüş.
Belli ki emin olamayıp, yuvarlak ifadelerle belirsiz bırakmayı seçmişler.
Zariç yazısında “Nerden baksan ‘kökü dışarıda’ nerden baksan ‘Moskof uşağı’, nerden baksan ‘azılı kominist’ ve ‘vatan haini’ bir şairin dizeleri ne alaka şimdi, neden durduk yere MİT’in sayfasında yayımlandı ki?” diye sormuş.
Aslında sorunun yanıtı içinde.
Benim tahmin şu: Nazım bir dostunun portresini yapmış, yanına memleket şiirini yazmış ve hediye etmiş. O dönemki istihbarat da Nazım’ı yakından takip ettiğinden yasadışı bir şeyler bulma gayretiyle bu hediyeyi ele geçirmiş.
Bugün komünizm tehdidi olmadığından, memleket şiiri milliyetçilerin dahi diline pelesenk olduğundan MİT de sitesinde bunu yayınlamada bir beis görmemişlerdir.
Atatürk’ü değil kendinizi küçültüyorsunuz!
Aşağıdaki iki fotoğrafa iyi bakın. Solda 20 Aralık 2024’te göreve başlayan Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Yusuf Adıgüzel’in ilk misafirleri var. Sağda da bir hafta sonra, 2025’in ilk günlerinde gelen başka bir ziyaretçi.
Aradaki farkı görebiliyor musunuz?
Atatürk’ün büyük resmi gitmiş. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la eşitlenerek yeniden asılmış.
Daha önce Esenyurt ve Gaziosmanpaşa kayyumları da aynı şeyi yapmıştı (Aranızda “Gaziosmanpaşa’da kayyum yok, AK Partili Başkanvekili var” diyenler olabilir. Ancak ben bileğinin hakkıyla orada olmadığından onu da kayyum olarak görüyorum.)
Benzer bir uygulamayı Yalova’nın Altınova ilçesinde gördük.
Altınova’da Yasemin Fazlaca, 31 Mart 2024 seçimlerinde CHP’den aday oldu ve AK Parti adayı Regayip Ahmet Özyiğit’le yarıştı. Seçimi 400 oy farkla Fazlaca kazandı.
Fazlaca Hanımefendi fazlaca hırslı olduğundan, iktidarın gücünden yararlanmak için geçen hafta AK Parti’ye geçti.
İlk icraatı ne oldu dersiniz?
Arkasındaki devasa Atatürk fotoğrafını kaldırdı, Erdoğan’ın ve Atatürk’ün fotoğraflarını eşitleyerek arkasına yeni bir pano astı. Atatürk fotoğrafını küçültürken kendisinin de küçüldüğünü fark etmedi dahi..
Yıllardır bu ülkede yaşıyoruz.
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin:
Türkiye çok partili sisteme geçtiğinden bu yana Atatürk dışında hangi Cumhurbaşkanının hangi Başbakanın fotoğrafları kamu binalarına asılıyordu?
Hiçbirinin!
Peki Erdoğan’ın adamları niye bu geleneği değiştirmeye çalışıyor?
Yanıt çok basit.
Tayyip Erdoğan için şöyle bir lider kültü oluşturmak istiyorlar:
“Türkiye Cumhuriyeti’nde Erdoğan’dan önce Atatürk hariç on cumhurbaşkanı görev yaptı. Onlarca Başbakan görev yaptı. Ancak Erdoğan hepsinden farklıdır. Erdoğan Atatürk’le eşdeğerdir.”
Modern devletlerde kamu binalarında sadece ülkelerin kurucularının fotoğrafları, heykelleri olur. Mevcut yöneticilerin portrelerini, heykellerini sağa sola asmak Sovyet devletlerinde, Arap ülkelerinde olan bir durum.
Hangisine üzüleyim bilemiyorum: Milattan sonra 2025 yılında Sovyet ülkelerini taklit etmek mi? Yoksa koca koca kamu görevlilerinin iktidara yaranabilmek için Atatürk fotoğraflarını küçültme gibi davranışlara tevessül etmelerine mi?