Siz olsanız gelir misiniz?

Türkiye ekonomisi, ciddi bir borç-faiz-kur sarmalında.

- 2025’teki net dış borç stoku 295 milyar dolar. Bu rakamın brütü 547 milyar dolar. Bu borcun milli gelirimize oranı ise yüzde 20.

- Devletimiz ayrıca özel sektörün 15,2 milyar dolarlık dış borcuna garanti olmuş. Yani “onlar ödemezse ben öderim” demiş.

- 2025’te toplamda 823 milyar liralık ana para ödemesine karşılık 1 trilyon 563 milyar lira faiz ödenecek.

- Dolar kuru başta olmak üzere kurları sabit tutmak için de son altı ayda 60 milyar dolara yakın rezerv kullanıldı.

- Bütün bu çabalara rağmen enflasyonla mücadele beklendiği gibi gitmiyor. TÜİK’in eylül enflasyonu dahi yüzde 3,23 çıktı.

- Bu arada işsizlik verileri TÜİK tarafından iyiymiş gibi gösterilse de istihdamda artış yerine bütün sektörlerde ciddi bir işten çıkarma dalgası var.

***

Böyle bir ortamda Türkiye ekonomisi nasıl toparlanır?

Elbette kapsamlı yapısal reformlar, kamunun tasarrufu, yolsuzlukların engellenmesi, üretimin ve istihdamın artırılması, gelir dağılımı adaletinin sağlanması, bütçe disiplini gibi klişe cevaplar verebiliriz.

Ancak hepsinden daha önemli bir detay var: Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımcı getirilmesi...

Ne yazık ki koşullar Türkiye’ye yabancı yatırım getirmek bir yana, bizim sermayeyi içerde tutmaya dahi uygun değil. Birçok sektörde iş dünyası yatırımlarını dışarı kaçırıyor.

Son dönemde Türkiye’ye gelen yatırım miktarı ihmal edilebilecek kadar azken, Türkiye’den başka ülkelere giden yatırım miktarı milyarlarca doların üzerine çıktı.

İngiltere’de, İspanya’da, Mısır’da, Türk Cumhuriyetlerinde, Arap Emirliklerinde milyarlarca dolarlık Türk yatırımı söz konusu.

Bu arada müteahhitlerimiz de artık kendilerine başka ülkelerde iş bakıyor.

***

Şimdi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e çok net bir soru soruyorum:

Seçilmiş belediye başkanlarına bu kadar operasyon çekilirken; gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler bu kadar eften püften nedenlerle cezaevine atılırken; şirketlere bu kadar kolay el konulurken, kimse yargıda hakkını arayamazken, yabancı sermaye neye güvenerek Türkiye’ye gelecek?

Mehmet Şimşek onları Türkiye’ye davet ederken ne vaat edecek?

Bağımsız yargı mı?

Hukuk devleti mi?

Özgürlük ortamı mı?

***

Şimdi gelin Can Holding Vakası üzerinden neyi kastettiğime biraz daha detaylıca bakalım:

Can Holding, iktidara yakın bir sermaye grubuydu.

Faaliyetleri MASAK da dahil devletin bütün kurumlarınca takip ediliyordu.

Türkiye’nin Bilgi Üniversitesi, Doğa Koleji, TEKFEN (hisseleri), Habertürk Medya Grubu gibi önemli varlıklarını satın alırken kimse itiraz etmedi.

Tersine, Habertürk Medya Grubu, başka taliplileri de varken iktidarın teşvikiyle bu gruba satıldı.

İlk soru: Madem Can Holding’in milyarlarca dolarlık bir kaçakçılık organizasyonu vardı, MASAK, Emniyet Mali Şube/Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele birimleri, istihbarat, gümrük, hudut birliklerimizin elleri armut mu topluyordu?

İkinci soru: Şirketlerini Can Holding’e satanlar, devletin MASAK’ıyla, polisiyle, MİT’iyle bilmediği bu detayları nereden bilecekti?(Can Holding’e satış yaptı diye sanık durumuna düşen Ciner, şirketlerini yurt dışına taşırken haksız mıymış?)

Üçüncü soru: Devlet bir şirkete el koymak için fırsatçılık yapar mı?

(Aktaracağım gelişmelere bakın bu soruya cevap verin: Can Holding önce TEKFEN’in yüzde 17,6’sını almış. Bununla da yetinmemiş Meltem Berker ve Nilgün Şebnem Berker’in toplamda yüzde 25,23’ü bulan hisselerini de almak istemiş. Bu satışın geçerli olabilmesi için Rekabet Kurumu onayı gerekiyormuş. Rekabet Kurumu’na 10 Nisan 2025 günü hisse devri onayı için başvurulmuş. Ancak Rekabet Kurumu Can Holding’e operasyon olana kadar beklenen onayı vermemiş. Normal şartlarda Can Holding’e yapılan operasyondan sonra TEKFEN hisselerini satan Berkerlere sözleşmenin mücbir sebeple bozulması için bir şans tanınması gerekirdi. Buna karşın Rekabet Kurumu beş aydır beklettiği dosyayı 10 Eylül’de onayladı. Böylece soruşturma sürerken TEKFEN’in yüzde 25,23 hissesi daha Can Holding’e geçmiş oldu. Can Holding soruşturma altındayken TEKFEN’de yüzde 42,8 hisse sahibi oluverdi. Tesadüfe bakın ki 11 Eylül’de de TMSF Can Holding’in TEKFEN Holding’deki hisselerine el koydu.

Böylece Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan TEKFEN’in çoğunluğu da devletin eline geçti.)

***

Mehmet Şimşek’e sorularımı şu basit soruyla bitireyim:

Bu tür uygulamalar varken ve hukuk devletinden eser kalmamışken siz sermayenizi alıp Türkiye’ye yatırım yapmaya gelir miydiniz?

SON DAKİKA HABERLERİ

Deniz Zeyrek Diğer Yazıları