Gitmek mi zor kalmak mı?
Dönem dönem basının karşısına çıkma gereği hisseden Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, kamuoyunun merak ettiği iki sorunun cevabını vermek için icraatlarını 2 saat yeniden anlattı. Finansal açıdan başardıklarına bakınca bu tip açıklamalar yapmaya da sonuna hakkı var. Kulüplerimizin hemen hepsi için ‘denizin bittiği yerde gemiyi hala yüzdürebilmek adına’ maddi açıdan yaptığı fedakarlıklarla birlikte, asırlık kulübü kurumsallaştırma çabası gerçekten şapka çıkarılacak cinsten.
Ancak kendisinin ifade ettiği gibi, sportif başarı değil futbolda şampiyonluk gelmediği zaman kulübün ömrünü uzatan başarılı çalışmalar göz ardı ediliyor. Oysa Fenerbahçe gibi büyük bir kulüp içerisinde birçok başarısı olan branş ve sporcular var. Ama toplum nezdinde başarının kriteri varsa yoksa futbol.
Hal böyle olunca… Bir zamanlar Coşkun Özarı’nın ‘şerefli mağlubiyetleri gibi’ defalarca ikinci de olsanız başarısız sayılmaya mahkûmsunuz. Siz istediğiniz kadar “Tarihin en büyük bütçeli futbol takımını kurdum” deyin, istediğiniz kadar “Dünyanın en büyük antrenörünü getirdim” deyin; liderin 30 puan gerisinde kalmış bir takıma yeniliyorsanız ve bu sezonlar boyu tekrar ediyorsa, bu fatura bir şekilde ödenmeli!
Bu mecrada sizin de test ettiğiniz gibi parayı veren düdüğü çalamıyor! O zaman şapkayı önünüze koyup düşünmeniz lazım; “Acaba kişisel hırslarım takım sevgimin üzerine mi çıktı” diye!
Fenerbahçe sevginizi kimse sorgulayamayacağına göre takımınıza başka türlü de destek verebilirsiniz, bunu sakın unutmayın…
ERGİN ATAMAN'IN DURUŞU
Euroleague'de iki takımımızla birlikte Final Four’un kapısına kadar geldik. Ancak sadece Fenerbahçe kapıdan içeri girebildi. Anadolu Efes ise Panatinaikos ile müthiş bir seri oynamasına rağmen son maçta bir türlü çıkaramadığı skorer yüzünden maalesef kapıdan geçemedi.
Bu seride yaşananlar neredeyse maçların önüne geçti. İstanbul’daki son maçın son dakikalarında Ergin Ataman’a küfredilmesi ve Ataman’ın sahayı terk etmesi ve maç sonu Cedi’nin sevinmesini seyircinin protesto etmesi günlerce tartışıldı.
Öncelikle… Ergin Ataman bu ülkede yetişmiş en başarılı koçların başında geliyor. Bunu bir tarafa koyalım. Kendisinin zaman içinde toplumu geren söylem ve davranışları ve bunları bilinçli yaparak oradan kendisine bir motivasyon yaratması, artık küçük çocukların bile bildiği ve hatta eleştirdiği bir konu.
Ancak o maç özelinde, yetiştiği kulübe karşı bir saygısızlığı olmadığı halde Efes seyircisinin bir bölümünün, bu kulübe büyük başarılar kazandırmış eski koçuna küfretmesi kabul edilebilir gibi bir şey değil.
Yaşananlar sonrası Ataman’ın yaptığı aklı selim açıklamalar, geçmiş başarıları ve tecrübeleri sonrasında ulaştığı makamlara yakışır şekildeydi. Ancak kendisinden asıl beklenti, bu ülkenin A Milli Takım Başantrenörü olarak bu duruşunu (kazansa da kaybetse de) meslektaşlarına örnek olabilmek adına devam ettirmesi.
Unutmasın ki, sahada teknik faul alabilmek için ‘hakem yolu keserek’ gençlere örnek olunmaz! Bugün sergilediği duruşla örnek olunur. Tercih kendisinin. Bakalım ileride tarih kendisinden nasıl bahsedecek!
CEDİ OSMAN SEVİNMESİN
Cedi Osman, Efes’in alt yapısında yetişmiş, A takıma çıkmış ve yıllarca katkı vermiş, sonra da NBA’e giderek başarılarını taçlandırmış profesyonel bir sporcu. Niçin eleştiriliyor: Vay efendim Efes’e karşı iyi oynamış, sayı atınca seviniyormuş, serinin son maçını kazanınca aşırı sevinmiş!
Bu oryantalist bakış açısını anlayabilmek mümkün değil. Sporcu maddi kazançların dışında performansından beslenen, enerjisi yükselten kişidir. Eylem ve söylemlerinde rakibe saygısızlık yapmadığı sürece, kim karışabilir sporcunun başarısını sevinerek yaşamasına? Kazananın sevinci hakkında elinde mezura ile ayar vermeye kalkmak neyin nesi, anlayabilmek zor!
Cedi'nin yaşananalar sonrası yaptığı açıklamalara gelince, gerçekten söylenecek söz yok. Buradan sadece ailesine teşekkür ediyoruz; rol model olarak gençlere doğruları gösteren böyle güzel bir evlat yetiştirdikleri için. Başarıları daim olsun.