Farklı kulvarlardaki üç Fenerbahçeli, hayal kırıklığı yarattı: Olmuyor beyler!

Başkan, taraftarını kucaklayacağına ayrıştırıyor. Yönetici, kahve ağzını röportaja taşıyor. Kaptan, eski kulübüne laf atmakla kalmıyor canlı yayında yöneticisine prim çıkışı yapıyor.

FENERBAHÇE’NİN EuroLeague’de şampiyon olan basketbol takımının başarısı ile başarısız olan futbol takımının sorunsal nerdeyse sosyolojik bir çıkmaz haline dönüştü. Basketbolda Avrupa’nın zirvesine çıkıldığı gün hazırlıksız, heyecanla, düşünülmeden verilen demeçler ile ertesi gün büyük yatırım yapılan futbol takımının küme düşen takımdan 4 gol yemesi neticesinde mızrak çuvalı deldi!

BASKETBOL takımının başarısı sonrası önce Başkan Ali Koç, sonra yönetici olduğu ifade edilen Hakan Safi, devamında ise hem Fenerbahçe’nin hem de A Milli Takım’ın kaptanı olan Melih Mahmutoğlu’nun açıklamaları adeta tansiyonu etkisi yaratacak, aklıselim insanlar için tüm başarıların önüne katıp yerle yeksan etti.

BAŞKAN, kendi taraftarını bu mutlu günde kucaklayıp, sarıp sarmalayacağına aksine ayrıştırdı... Yönetici Hakan Safi, kahve ortamında arkadaşları ile yaptığı hasbihâli röportajlara taşıdı...

‘BÜYÜK’ kaptan Melih ise önce ezeli rakipleri ve A Milli Takım’daki arkadaşlarını yok sayarak, en az kendileri kadar büyük eski takıma göndermede bulundu... Yetmedi! Geçmişte bir basketbolcu ağabeyinin çok eleştirildiği “prim isteme” söyleminden ders almamış olmalı ki; canlı yayında açıklama yapan yöneticisine “Kısa kes de soyunma odasına gelip primi açıkla” havasıyla çıktı... Bize de söyleyecek söz bırakmadı!

OYSA... Milli Takım kaptanımızın Galatasaraylı olması, Fenerbahçeli olmasından o kadar çok üstte idi ki! İnanın bunların hiçbiri, Fenerbahçe gibi ülkenin en büyük kulübüne yakışmadı...

MAALESEF, rol model olması gereken, farklı kulvarlardaki spor adamı da hayal kırıklığı yarattı. Üzerine bir de futbol takımının çöküşüne sebep olan menajerler, imza toplamalar, denetçi ziyaretleri vs. vs. gelince... Olmuyor, hiç olmayacak gibi de gözüküyor!

BUNLAR olmasa, iki büyük takımımızın her sene EuroLeague’de yaptıkları yatırımın Türk basketboluna katkısı olup olmadığını masaya yatıracaktık. Ama skandallarla buna bile fırsat vermediler!

KENDİNE İYİ BAK MOU!

AĞZINI açtığında ilk söylediği söz ülke insanımızı ve ortamımızı eleştirmek olan, şanlı tarihi başarılarla dolu bu arkadaş unutmamalı ki geçmiş, geçmişte kaldı! Eğer bu şahıs saygın kalabilmeyi becerebilseydi, şu an hepimiz kendisine, dolayısıyla şanlı tarihine saygı duyuyor olacaktık.

Beğenmediği ve küpünü doldurduğu ülkemize adım attığı günden beri, zerre kadar başarısı olmadan, üst perdeden bakarak sürekli psikolojik savaş yaptığını zanneden bu arkadaşa kötü bir haberim var: Bu kadro sahaya teknik direktörsüz çıksa, zaten bu kadar puanı alırdı! Senden beklenen geriye kalan küçük bir yüzdelik dilimdi. Ama konuşmaktan bunu yapmaya konsantre olamadın.

Ülkemizin enteresan atasözleri vardır. Bunlardan biri de mealen “Kar kalkınca birilerinin gerçek yüzü ortaya çıkar” gibi bir şey! Bak Jose kardeşim; kalırsın ya da kalmazsın bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki, geçmişte gözlerini Mourinho bürüyen yöneticiler ve başkanın bile perde arkasında senin adını tartışır hale geldiler, sayende! Kısaca geçmiş olsun kardeşim, kendine çok iyi bak…

BİR İLERİ, İKİ GERİ: BEŞİKTAŞ

BEŞİKTAŞ, son dönemde yaşadığı olaylar neticesinde sadece sportif başarısızlıklarıyla değil, aynı zamanda yönetsel çelişkileri ve etik değerler üzerine düşünülerek oynananlarla da gündeme oturdu.

MALİ genel kurulda yaşanan, eski Başkan Hasan Arat’a yönelik çirkin ve kabul edilemez saldırı ve sonrasında gelişen olaylar zinciri, kulüp içinde derinleşen bir krize işaret ediyor.

BU çirkin saldırı, spor kulüplerinde kabul edilemeyecek bir reaksiyon olmasının yanı sıra, demokratik bir genel kurul ortamında patolojik bir davranış bozukluğuydu. Saldırının ardından Beşiktaş Disiplin Kurulu hızlıca harekete geçerek hem Tevfik Yamantürk’e hem de Hasan Arat’a kulüp üyeliğinden ihraç cezası verdi. Bu karar, kulüp iç hukukunu işlediği ve şiddete ceza verilmeyeceği yönündeki çelişkiyi yorumlanabilir! Ancak asıl çelişki tam da bu noktada ortaya çıktı.

DİSİPLİN kurulunun kararına rağmen, yeniden başkan seçilen Serdal Adalı’ya mazbatasını teslim etsin, kulüpten atılma cezası alan Tevfik Yamantürk oldu! Bu durum, kulübün kendi aldığı kararları ne kadar bağlı kaldığı ve aldığı kararlara ne kadar önemsemediği konusunda ciddi soru işaretleri yaratırken, şinin elinden mazbatayı alan Adalı’nın başkanlığını da ilk günden katlamış oldu.

BİR yandan şiddeti ve kural ihlâlini cezalandıran bir mekanizma varken, diğer yandan bu cezanın fiilen uygulanmaması veya önemsizleştirilmesi, kurumsal güvenilirliği zedeledi. Yamantürk’ün, kulüp üyeliğinden ihraç edilmiş olmasına rağmen kulübün en önemli idari törenlerinden birinde elması “etik değerler” ve “kulüp aidiyeti” kavramlarının içini boşaltan bir eylemdir. Bu durum, kulüp üyelerine ve kamuoyuna alınan kararların ciddiye alınmadığı veya belirli kişilerle ayrıcalık tanınarak yaşandığı izlenimi ortaya çıktı. Sakın kimse bana henüz ceza kesinleşmedi falan demesin!

SPOR kulüpleri sadece sportif başarılarıyla değil, aynı zamanda topluma örnek teşkil eden kurumlar olarak da sorumluluk taşırlar. Beşiktaş gibi büyük bir camianın içindeki bu tür çelişkiler genç nesillere aktarılan değerler açısından oldukça olumsuz bir tablo çiziyor. Şiddeti ardından gelen cezanın hiçe sayılması, sporun ruhuna aykırı bir davranıştır.

SPORTİF etik; rekabetin adil olması, centilmenlik, kurallara uyum ve saygı gibi temel prensiplere dayanır. Beşiktaş’ta yaşanan bu olaylar zinciri bu temel prensiplerin kulübün kendi içinde ne kadar karşılık bulduğunu sorgutular hale getirmiştir.

NETİCE olarak; bu size hiç yakışmadı Sayın Adalı!

SON DAKİKA HABERLERİ

Fatih Söylemezoğlu Diğer Yazıları