Açılım treninin taşlı yolları
TBMM’de kurulan çözüm süreci komisyonunun yolculuğunda Suriye, SDG ve ABD denklemini hesaba katmak gerekiyor. Kilometrelerce uzaklıktaki gelişmelerin birbirini tetikleme ve sonucu etkileme kabiliyeti var. İktidar partisinde, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’yla ilgili başlayan her sohbet, Suriye’deki gelişmelerle bitiyor.
AKP kurmayların birbirinin içine geçmiş bu konulardaki değerlendirmeleri, önümüzdeki dönemi anlamak açısından önemli;
- Süreçle ilgili adım atacak kurumların yöneticileri, MGK kararları ve MİT raporlarını önemsiyor. Bu kurumların genel çerçeveyi çizeceğini, bürokrasinin de bunun içini dolduracağını anlatıyorlar. Bu aynı zamanda kendilerini güvenceye almayı amaçlıyorlar. Atılan adımları, dayandıracakları resmi belgeleri önemsiyorlar.
- Kadük olan bir önceki açılım sürecine ilişkin yol haritası dikkate alınıyor. Hataları tekrarlamadan revize edilerek yol alınacağı anlatılıyor. ‘Moral ve umut beslensin’ diye psikolojik altyapının desteklenmesi amaçlanıyor. Toplumu alıştırmak ve sınamak için strateji yürütülüyor.
TREN RAYLARI AYRINTISI
- Komisyonun alacağı önerileri ete kemiğe büründürecek Adalet Bakanlığı’nın DEM yönetimiyle art arda yaptıkları görüşmelerdeki ifadeler de ilginç. Bu iki kurumun rolü, tren raylarının düzenli çalışmasını sağlayan demiryolu görevlilerine benzetilmiş. Mithat Sancar babasının eskiden yaptığı bu görevi anlatarak, “Bize düşen de rayları sürekli kontrol ederek, taşları temizlemek, trenin kaza yapmasını önlemek” diye tanımlamış yaptıkları işi.
- DEM’lilerin her fırsatta hem dağdaki hem de cezaevindeki örgüt militanlarının sürece inancını diri tutmak için olası yasal düzenlemelerle ilgili açıklama bekledikleri anlatılıyor. Henüz uzun bir yolu olmasına rağmen zaman zaman “af içerikli” düzenleme haberlerinin bundan kaynaklandığı anlatılıyor.
SGD YAKINDAN İZLENİYOR
- “Şu ana kadar konuşulan elbisenin nasıl olması gerektiği. Terziye ne zaman ‘hadi’ denilirse elbise o zaman dikilir. En iyi olasılık 2026 yılında olur…” sözleri önemli. Sürecin psikolojik alt yapısına ilişkin bu tür değerlendirmeler yapan AKP kurmayları, Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin ‘sabotaj’ olarak yorumluyorlar.
- Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesi yönetimi SDG ve YPG’nin son günlerdeki pozisyonu, Şam yönetimiyle yapılan 10 Mart anlaşmasından uzaklaşma olarak yorumlanıyor. Özellikle Kürt bölgesinde düzenlenen azınlıklar konferansı Şam yönetimine ‘istersek tüm bu toplulukları harekete geçirebiliriz’ mesajı olarak okunuyor.
- Şam yönetiminin Paris toplantısını erteleme kararı da karşı cevap olarak yorumlanıyor. Ayrıca Ankara’da ABD’nin arabuluculuğunun zaman zaman şüphe götüren gizli planlar içerdiğine ilişkin yorum yapanlar da var. Bölgedeki PKK’lılarla ilgili atılacak adımlar konusunda bir ay öncesine kıyasla daha olumsuz yorumlar yapılıyor.
KUZEY IRAK ÖRNEĞİ
- Hatta kimileri, bu süreci, yıllar öncesinde Kuzey Irak’ta yaşananlara benzetiyor. Talabani ve Barzani ailelerinin Irak’ın bölünmesi sürecinde zaman zaman terör örgütleriyle ilişkilendirilmelerine karşın, bugün gelinen noktada normal ilişki kurulan, iş yapılan siyasi figürlere dönüşmesi örnek gösteriliyor. Suriye’nin kuzey bölgesi için de benzer bir sürecin yaşandığını iddia edenler var.
Başta dediğimiz gibi, konuşmalar çözüm süreci komisyonuyla başlıyor, Suriye’deki Kürt bölgesi, diğer ülkelerin gizli pozisyonu gibi analizlerle bitiyor. Satranç tahtasındaki hamleler hesaplanırken, treni rayındaki taşları kim temizleyecek karar verilmeye çalışılıyor…