AKP’deki açılım kafası
TBMM merkezli süren açılım çalışmalarının yeni yasama dönemiyle birlikte ivme kazanmasını bekleyenler, işin çok bileşeni olduğunu biliyor. Tek bir yapı gibi görünen AKP’de bile açılım sürecine bakış aynı değil. Partinin Kürtleri farklı, devlet birimleriyle içli dışlı olanlar farklı, gelişmelere Orta Anadolu kafasıyla bakanlar farklı yaklaşıyor.
‘Son sözü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan söyler’ diyenler, bu farklı yapıların etkisini görmezden gelemez. Zira Erdoğan’ın süreci çok da coşkulu savunmadığı iddiaları bu temel üzerinden tartışılıyor.
***
Konuya direkt orta yerinden girersek, AKP’nin Kürtleri, tıkanıklığın asıl nedeni görülen Suriye’deki gelişmeler konusunda, Türkiye’nin tüm tezlerini Ahmed Şara yönetimi üzerine kurmasına itiraz ediyor. Suriye’deki tüm yapılarla olumlu ilişki geliştirilmesini istiyor, özellikle Kürtlerin hakları konusunda hassas olunmadığını iddia ediyorlar.
Onların hayali ya da planı, Kuzey Irak’taki gibi Türkiye’yle uyumlu yaşayan bir Kürt bölgesine kapı açılması.
Ancak Kürtlerin dış güçler tarafından kullanışlı olması, geleneksel devlet politikasını savunanlar açısından sıkıntılı bulunuyor. Devlet politikasına yakın duran AKP’lilerin şüpheleri var. Onların iddialarına göre;
“Batılı ülkeler, yüzyıl önceki ulus devlet tezinden bu bölge için uzaklaşmaya başladılar. Son 40 yıl içerisinde bölgede yapılanlara bakarsanız fotoğrafı daha iyi görürsünüz. Lübnan bölündü, Yemen bölündü, Irak’ta parçalı yapı var, şimdi de Suriye bölünmeye çalışılıyor. Bu temel politikanın amacı İsrail’in güvenliği. Atılan tüm adımlarda bu öncelendi. İsrail onların kullanabileceği güçlü bir aparat.”
Parçalı bu yapıların Türkiye açısından gelecekte sorun olacağı tezini savunanlar, açılım sürecinde dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. Her durumda Türkiye’nin kendi sorununu kendi içinde çözmesinin, olası planlara karşı önemli bir adım olacağını savunanlar da var tabi.
***
Eylül ayı başında Kuzey Irak bölgesinde Erbil’de yapılan bir toplantının perde arkasındaki izlenimler de Türkiye sınırları içerisindeki kafa karışıklığından farklı değil. Rudaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Zorlu Barışı” başlıklı toplantıya, Türkiye’den çok sayıda siyasetçi katılmıştı. Toplantıdaki mesajlar o dönem yazıldı.
Sohbetlerdeki izlenimler ise sitem içeriyor. Hem Irak hem de Suriye’den gelen Kürtlerin Türk devletinin sürece sadece güvenlik açısından bakmasını eleştirdikleri aktarılıyor.
Kürtlerin endişelerinin yok sayıldığı, Kürtlerin statü kazanmasının önlenmeye çalışıldığı yorumları yapıldığı ve “Elimizde ne var ne yok merkezi hükümete verirsek, bizi kimi koruyacak. Geçmişte yaşananların bir daha olmayacağının garantisi yok. Türkiye, Şara’ya bizden fazla güveniyor…” denildiği belirtiliyor.
Türk siyasilerin, SDG yöneticilerinin verdiği sözleri yerine getirmediği, bu coğrafyada bile olmayan ülkelerin etkisiyle sürekli fikir değiştirdiği, bunun da güvensizlik yarattığı görüşlerini aktardığını biliyoruz.
Ayrıca, SDG yapılanması içindeki sakıncalı isimlerin ve PKK’lı isimlerin görevden uzaklaştırılması talebinin ise görmezden gelindiği iletildi. Karşı tarafından yaklaşımı ise rakamların ve verilerin çarpıtıldığı yönünde…
Anlayacağınız, kapalı kapılar ardındaki ruh hali de aynen kamuoyunun önündeki gibi. Takvimsel açıklamalar yapılsa bile öncelikle bu güven sorununun çözülmesi gerekiyor.
***
AKP kulislerinden son bir bilgi. ABD’nin Suriye politikaları üzerinde çalışan bazı üst düzey diplomatların görevden alınması aşamasında, Ankara Büyükelçisi ve Suriye özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da görevden alınmasını isteyenler olduğu, ABD Başkanı Trump’a baskı yaptıkları, ancak sonuç alamadıkları aktarılıyor.