Erdoğan’ın dili ve açılım sancısı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında ortağı Devlet Bahçeli’nin aksine İmralı ve Abdullah Öcalan’ı yok sayması dikkat çekici. Öğrendik ki; bu bilinçli taktik olarak tercih edilmiş. ‘Konuşma konusu yapmama, cumhurbaşkanı düzeyinde muhatap almama’ stratejisinin bir ürünüymüş…

Başta ‘dil ve üslup’ sorunu olmak üzere açılımın barometresi her hafta değişiyor. İttifak ortaklarının İmralı ziyareti, Abdullah Öcalan’ın mesajlarının farklı yorumları, aynı hafta PKK kanadından gelen tehditkâr yaklaşımlar, ‘kullanılan dilin’ önemine dikkat çekti. Hatta, tarafların birbirine ayar vermesine neden oldu. Hiç topa girmeyenler açıklama yaptı.

***

Irak KDP Lideri Mesut Barzani’nin Cizre ziyaretinin güvenlik mensupları eşliğinde gövde gösterisine dönüşmesi, cumhurbaşkanı danışmanlarından Konya eski Milletvekili Mustafa Akış’ın uyarılarına neden oldu. Orta Anadolu temsilcisi olan eski siyasetçinin açıklamaları, yaşananları seçim bölgesinde anlatma güçlüğüne bağlanıyor.

Her hafta açılım konusunda MHP Lideri Devlet Bahçeli ile paralel görüşler açıklayan başka bir cumhurbaşkanı danışmanı Mehmet Uçum bile çileden çıktı. Uçum’un PKK içinden gelen çatlak sesleri ve eski siyasilerin ekran kavgalarını sabotaj olarak değerlendirmesi ilginçti.

Sürece ilişkin ‘kullanılan dil’ şu ara en çok tartışılan konu. Hiçbirinin yol kazası olmadığı, bilinçli kurgulandığı biçimindeki analizler, bir sonraki aşamaya geçmeye çalışanları zora sokuyor.

***

İktidar kulislerinin bir başka taze konusu ise PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Cumhur İttifakı ve DEM temsilcilerine söylediği ‘süreç başarısız olursa darbe mekaniği devreye girer’ sözleri.

Bunun MHP tabanında Devlet Bahçeli’ye yönelik bir darbeye işaret ettiğini iddia edenler tartışa dursun, PKK içinde olası bir darbeyi kastettiğini savunanlar da var. Adım atılmazsa, ‘PKK içindeki farkı görüşte olanların ön plana çıkacağı, Öcalan’ın bir asist olma özelliğini yitireceği ve başka ülkelerle iş tutan yeni bir yapı oluşabileceği’ şeklinde yorumlayanların sözleri ilginç geldi bize…

Çift taraflı bir darbeden mi söz ediliyor acaba?

***

AKP’de süreci samimiyetle savunanlar da var. Onlar, provokasyonlara aldırmadan atılması gereken adımlarla ilgili şu ilginç yorumlarda bulunuyorlar;

“Süreç çok dinamik. Suriye’deki gelişmeler sadece Türkiye açısından değil, Şara hükümeti, ABD ve Kürtler açısından da stabil değil. Sürekli yeni adımlar ve strateji geliştiriliyor. Suriye devletinin tam işlememe sorunu var. Türkiye için sınır güvenliği, SDG ve hatta KCK sorunu var. Herkes kendisi açısından bir adım atıyor, diğerine takılıyor.

Sürekli adımları revize etmek ve gelişen duruma göre bir tavır geliştirmek gerekiyor. Buradaki her soruna devlet ve MİT kafasıyla bakmak doğru değil. Tabi ki; güvenlik önemli ama bazen ötekisini de görebilmek gerekir. Mevcut durumdan yola çıkarak analiz yaparsanız hiçbir adım atamazsınız.

Tıpkı DEM’lilerin tüm taleplerinin İmralı ve cezaevleriyle ilgili olması gibi. Açılım sürecine sadece cezaevinden bakmak zorunda değiliz. PKK, SDG ve Öcalan’la ilgili adımların atıldığını varsayalım. Bundan sonra masaya istense de istenmese de demokratikleşme, Kürt hakları dosyası gelecek. Asıl iş orada. Şimdiye kadar Kürt halkın sorunları hiç konuşulmadı. Öncelikleri, sorunları, talepleri bilinmiyor. Bu insanların üvey evlat hissini ortadan kaldıracak adımlar neler?

Açılım sadece İmralı, dağdakiler ve SDG için başlatılmış gibi. Asıl sokaktaki insana ne mesaj verilecek? Cumhur İttifakı istese de istemese de bununla yüzleşmek zorunda kalacak. İşte o zaman asıl samimiyet sınavı yaşanacak …”

Cumhur İttifakının AKP kanadı, MHP gibi tek parça hareket edemiyor. Kamuoyunda görüşlerini dile getiremeyen bu siyasiler, bulunduğu seçim bölgesine de bağlı olarak iki ileri bir geri gidip geliyor…

SON DAKİKA HABERLERİ

Nuray Babacan Diğer Yazıları