O saatlerde AKP Genel Merkezi…
CHP’nin 15 Eylül’deki büyük davasında olası bir olumlu kararı ortadan kaldırmak için yapılan ‘çengel’ operasyonu, saatli bomba gibi tüm siyasi partilerin kucağına bırakıldı.
CHP’nin il kongresini ve il yönetimini yok sayma ve kayyum atama operasyonunun yapıldığı saatlerde, AKP Genel Merkezi’nde MYK hazırlıkları vardı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kadın kollarıyla toplantısı nedeniyle MYK geç başladı.
Üç saatten fazla süren toplantıda, Türkiye’nin ana muhalefet partisi il başkanlığı üzerinden yapılan yeni operasyona ilişkin tek kelime edilmedi. Genel Başkan yardımcılıklarının sıkıcı uzun sunumları saatler sürdü.
***
Erdoğan’ın açılış konuşması ise Çin gezisiyle başlayıp, Suriye ve Gazze ile devam etti. Daha önce dile getirdiğine benzer değerlendirmeler yaptı. Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantı arasında yaptığı açıklamada, sorunlarla ilgili dünya turu yaptı, CHP davasını ‘yargının işi’ sözleriyle geçiştirdi. Sonra toplantıya dönüp, dışarda anlattıklarını sınıf başkanı edasıyla tekrarladı.
Bu anlar, parti genel merkezinin ‘karar verici’ olmaktan çıktığının bir kez daha ispatı oldu. Çoğu, gelişmeleri sosyal medyadan izledi. MYK üyelerinin detaylı bilgi alma, müzakere etme, doğru ve yanlışla ilgili değerlendirme yapma talebi olmadığı bir kez daha görüldü.
AKP’li kurmayların kendi aralarında yaptıkları değerlendirmeler ise tekrara düştü. Bir kısmı bu operasyonu ‘beklenmedik’ bulduğunu söylerken, 15 Eylül’deki CHP Büyük Kongre davasının sonucunu değiştirmek için hamle yapıldığını kabul ettiler.
CHP İstanbul İl Başkanlığı operasyonuyla, büyük kongre delegelerinin, sonuç değiştirecek kadar bir rakamla devre dışı bırakılmasının 15 Eylül’de mahkemeden beklenen ‘mahkemenin konusu değildir” kararını değiştirmek amacı taşıdığı yorumları yapıldı. Geçen hafta söz konusu iddianameyi, ‘15 Eylül davasına çengel atmak’ olarak değerlendirenlerin tezleri doğru çıktı.
***
Bunun kime faydası olacağına konusunda ise AKP’liler pek de ikna olmuş değil. Bir kısmı son noktada bunun zararını kendilerinin göreceğini düşünürken, bazıları Erdoğan-Bahçeli ikilisinin kendilerini kazançlı çıkaracağını umuyor.
AKP’li bir kurmayın daha ilginç bir yorumu var. CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi tarafından etkisiz hale getirmesinin, Özgür Özel ve arkadaşlarını yeni parti kurmaya zorlayacağını, bu durumun iktidar için diğer seçeneklerden çok daha kötü sonuçları olacağını dile getiriyorlar.
Mağdur edilen, yaşam hakkı verilmeyen dinamik ve mücadeleci bir grubun temiz sayfa açarak, yeni bir başlangıç yapmasının sonuçlarının seçimde görüleceğini ve kaybedenin Cumhur İttifakı olacağı yorumları ilginç.
Herkes hukuki sonuçla değil, siyasi sonuçla ilgili. Bugün iktidarı kurtarmak gibi görünen gelişmelerin, orta vadede başka bir şeye evrileceğini ve kendilerinin zararlı çıkacağını söyleyenler az değil.
Partide rahatsızlık yaratan başka bir konu da etkisiz yönetim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kimlerin etkileme kapasitesi olduğu. Bakanların, parti ve grup yöneticilerinin bu çemberde pek rol alamadıkları anlatılıyor.
***
Cumhurbaşkanını etkileme gücü olanların her durumu abartılı şekilde aktardığı, tek taraflı bir yönlendirme yaşandığı öne sürülüyor.
Özellikle Adalet Bakanının sürece dahil olamamasından, Cumhurbaşkanıyla görüşme yaparak kararların tüm yönlerini ortaya koyamamasından şikayet edenler var.
Ekonomi yönetiminin de bu sürecin ‘ekonomik sonuçlarıyla’ ilgili yeterince net pozisyon almadığı öne sürülüyor. Toplantılar yapıldığını ve bu kararların ‘ekonomiye vuracağı darbenin anlatılmaya çalışıldığını’ biliyoruz ama partililer yeterli bulmamış gibi.
Farklı düşünenler ise mevcut kabinedeki isimlerin ‘tam da bugünkü özellikleri’ nedeniyle tercih edildiğini, her bir bakanın müsteşar gibi çalıştığını, sadece rutin işlere baktığını, olayların siyasi yönünü analiz edemediğini savunuyorlar.
Sonuçta, tercih edilmiş bir yapı ve tercih edilmiş bir ekip var!