Peki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın bütçe takdimini nasıl buldu CHP İstanbul Milletvekili Kesici? Charles Lutwidge Dodgson’un fanzeti kitabıyla anlattı: (Alice Harikalar Diyarı’nda aklınıza getirin. Bütün dünyayı toz pembe görmek. Bence daha toz pembe gören bir bütçe takdimi oldu. Bütün partilerin temsilcileri konuştuktan, eleştiriler yapıldıktan sonra bütçeyi savunmak için kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Yardımcısı yine yazılı bir konuşma yaptı. Ne eleştiriler dikkate alınmış ne de sözler! Yazılı bir konuşma! Sadece rakamlar havada uçuşuyor.)”
CHP’nin ekonomi uzmanı İstanbul Milletvekili İlhan Kesici bu cümleleri bana 14 Aralık 2020’de kurmuştu. O dönem TBMM Genel Kurulu’nda 12 gün sürecek 2021 yılı bütçe görüşmeleri 7 Aralık’ta başlamış, bütçe sunumunu da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yapmıştı. Kesici’yle de hem Oktay’ın sunumunu hem de Türk ekonomisini konuşmuştum.
Neden geldi aklıma bu röportaj?
11- 13 Temmuz’da, Kızılcahamam’da gerçekleşen AKP kampında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın “ekonomiyle” ilgili yaptığı sunumla ilgili bazı bilgilere ulaştım ve “Alice Harikalar Diyarı”ndan daha toz pembe bir tablo çizildiğini öğrendim.
Sunumda rakamlar havada uçmuş
AKP döneminde kalkınma göstergelerinin gelişimi başlıklı sunumda “2003-2024 dönemi” masaya yatırılmış ve 2024 yılında milli gelirin 15.5 bin dolara yaklaştığı vurgulanmış. Cevdet Yılmaz’ın ekonomi sunumunda “ücret ve aylıklarda yüksek oranlarda artış” yapıldığı, asgari ücretli çalışanların alım gücünün iyileştirildiği ifade edilmiş. Burada rakamlar üzerinden bazı istatistiklere yer verilmiş. Ocak 2003’te asgari ücretle alınabilecek miktarlarla Haziran 2025’ta asgari ücretle alınabilecek miktarlar arasında kıyaslama yapılmış.
Örneğin; 2003’te 150 kilogram pirinç alınırken 2025’te 241 kilogram pirinç alınabiliyor.
Örneğin; 2003’te 293 ekmek alınabilirken 2025’te 475 ekmek, 2003’te 2289 yumurta alınabilirken 2025’te 4212 yumurta alınabiliyor.
Örneğin; 2003’te 339 kilogram domates alınabilirken 2025’te 622 kilogram domates alınabiliyor.
Bu örnekleri uzatabiliriz. Rakamlar böyle. Aklıma İlhan Kesici’nin 2020’deki röportajından bir tespit daha geldi: “Ne eleştiriler dikkate alınmış ne de sözler! Yazılı bir konuşma! Sadece rakamlar havada uçuşuyor.”
Rakamlar üzerinden bakılacaksa. Cevdet Yılmaz’ın unuttuğu “alım gücü” değil mi? Pazara, markete gidince ya da kira artışına bakınca durum hiç de Yılmaz’ın anlattığı gibi değil.
Asgari ücreti enflasyona göre belirlemek
Kızılcahamam kampında yapılan sunumda “Enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere indirilmesi”, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımı da masaya yatırılmış. Asgari ücret-enflasyon ilişkisi üzerinden tartışmalar yapılmış.
Ancak…
DİSK’in şu açıklaması gerçekleri gösteriyor:
“Asgari ücreti sadece enflasyona göre değerlendirmek doğru değildir. Yaşam şartlarını da dikkate almak gerekir. Üyemiz Birleşik Metal-İş’in Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hesaplanan açlık, yoksulluk sınırları ve yaşam maliyeti verileri asgari ücretin geçinmeden çok uzak olduğunu ortaya koymaktadır.
“Mayıs 2025 itibarıyla 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması (açlık sınırı) 23 bin 615 TL, 4 kişilik bir ailenin aylık yaşam maliyeti (yoksulluk sınırı) 81 bin 686 TL’dir. Tek başına yaşanan bir işçinin yaşam maliyeti ise 37 bin 912 TL’dir. Türkiye’nin asgari ücret mevzuatına göre asgari ücret işçinin kendisi dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Bu durumda bir işçinin yaşam maliyetinin “Mayıs 2025 itibarıyla 38 bin liraya yaklaştığı düşünülecek olursa asgari ücretin neden Temmuz 2025’te yeniden saptanması gerektiği açıktır. Yoksulluk sınırı bir aileye girmesi gereken aylık geliri gösterdiği düşünüldüğünde -bir ailede iki asgari ücretli çalışan varsayımıyla- asgari ücretin yoksulluk sınırının en az yarısı kadar olması gereklidir. Sadece enflasyon değil geçinme şartları da dikkate alınarak asgari ücret Temmuz 2025’te yeniden saptanmalıdır.”
9 maddede çözüm yolu
O zaman İlhan Kesici’nin beş yıl önce iktidara önerdiği dokuz maddeyi bir kez daha hatırlatalım:
1) Öncelikle ‘Bu iş çok ciddi demeleri’ gerekiyor.
2) Cumhurbaşkanının dışında ekonominin bir patronu olmalı… Dünyada borç verecekler, yatırım yapacaklar bu patronla muhatap olmalı.
3) Ekonomi yönetimi sadece Merkez Bankası olaylarıyla gündeme geliyor. Böyle bir ekonomi yönetimi yok. Ekonomi bir bütündür. Planlayıcısı, programlayıcısı olacak! Yıllık, beş yıllık perspektif olmalı!
4) Türkiye’nin içinde bulunduğu durum için plan hazırlanmalı. Seçime kadar, 3 yıllık plan hazırlayıp yurtdışına iyi anlatılmalı.
5) Biz ve onlardan vazgeçecekler. Kutuplaşmayla olmaz. Türk siyasetinde Tayyip Bey ‘Biz ve onlar’ diye bakıyor.
6) Ekonomiye bulduğum tarif: İsraf ekonomisi… AKP ekonomisi demek israf demek. AKP’nin övündüğü büyük projelerin bile kamuoyuna yansımız tek bir sayfalık fizibilite yok. Bilgileri Tayyip Bey’den alıyoruz!
7) Makamlar, mevkiler lüks uçaklar, makam araçları. 20 milyon insandan topladığımız vergi faize gidiyorsa… Herkesin altındaki makam araçları alınmalı, uçaklar alınmalı. Tasarrufun en tepeden başladığını göstermek gerekiyor.
8) Kamu bürokrasisinde, özelde kayırmacılık var: Pati, eş, dost, akraba. Bu kalkacak!
9) Hiçbir partinin kadroları tek başına bu sorunları çözemez. 430 milyar dolar dış borç var. Devasa problemler… Türkiye’nin tüm insan sermayesini kucaklayacak yönetim şart.