Anayasa’nın 66’ncı maddesini hatırlatayım:

“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. (Son cümle mülga: 3.10.2001- 4709/23 md.) Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.”

Neden, Anayasa 66’yla başladım?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TÜRKGÜN Gazetesi’nde üç gün üst üste kaleme aldığı tespitleri tartışılıyor. Bu noktada, 31 Mart’ta gazetede yayımlanan “Yeni bir toplumsal hayat ve yeni bir Türkiye için: Tarihi çağrı” başlıklı ilk bölümde bazı cümleler dikkatimi çekti.

Bahçeli dedi ki:

“Vatandaş olmanın imkanlarından yararlanmanın, yükümlülüklerini yerine getirmenin, ülkemizin zenginliklerinden istifade etmenin erdemine sahip etnik kökeni, dini ve mezhebi, ideolojik aidiyeti, siyasi görüşü ne olursa olsun ‘bu vatan benim, bu bayrak hepimizin, bu devlet benim’ diyen ve bu değerlere yan gözle bakanlara tavır alabilen herkes baş tacıdır, can beraberimizdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.

Bahçeli’nin “vatandaşlık tanımını” yaptığı bu bölüm kafaları karıştırdı diyebiliriz. Çünkü; yeni bir tanım ve bu tanımı yapan MHP lideri: “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.” Bu cümle acaba 66’ncı maddede bir değişikliğin işareti mi? İki yıl önce DEVA lideri Ali Babacan’ın “Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür vatandaşı hissetmesi, güçlü bir vatandaşlık anlayışının hakim kılınmasıyla mümkündür (2 Ocak 2023)” açıklamasına en sert tepkiyi gösteren yine Bahçeli olmuştu: “DEVA’nın başkanını, Türklüğün nesi ve neresi rahatsız etmektedir. Türklüğü anayasadan çıkarmayı cesedimizi çiğnemeden nasıl başaracaktır? Buna nasıl kalkışılacaktır. Zillet ittifakının her bir ortağı aynı görüşte midir? (11 Ocak 2023)”

MHP’nin 100 maddelik anayasa önerisi

Bir tarih daha var.

4 Mayıs 2021

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümünde yeni anayasa” vizyonuyla 100 maddelik anayasa önerisi hazırladıklarını açıklamıştı. Bahçeli’nin sistemle ilgili ‘eleştirileri’ dikkat çekiciydi. MHP’nin önerisine göre… Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenleniyor. Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde “kurumsal yapıya” kavuşturularak, Cumhurbaşkanı ile birlikte iki Cumhurbaşkanı Yardımcısının seçilmesi öngörülüyor. Başkanlık kabinesi anayasal statüye dahil edilirken, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getiriliyor. Başkanlık kararnameleri ile kanunların yetki alanları çatışmayacak şekilde düzenleniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM), yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan “Milli birliği sağlama” misyonunu güçlendirme amacıyla TBMM Başkanı’na “tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yükleniyor. TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, anlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında güçlendiriliyor.

Bahçeli’nin TÜRKGÜN röportajında, “Bu kapsamda; devletimizin kuruluş ilkelerini, Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyan, çatısının başkanlık sisteminin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve katılımcı, kapsayıcı demokratik yeni bir anayasa ile darbe kalıntıları tamamen temizlenebilecektir” cümleleri de “100 maddelik anayasa” önerisiyle örtüşüyor.

Yüzde 50+1 revize edilir mi?

Şimdi gelelim önümüzdeki “Anayasa” sürecine.

Önümüzdeki dönemde ittifakların farklılaşacağını düşünenlerdenim.

14-28 Mayıs 2023 seçimleri ve ardından 31 Mart yerel seçimlerinde DEM Parti’nin (HDP) muhalefet bloğunda olduğunu biliyoruz. Ancak… 1 Ekim 2024’te MHP liderinin “tokalaşmayla” başlattığı süreç ve sonrasında yaşananları okuduğumuzda, DEM’in bir AKP-MHP ittifakına dahil olmasa bile muhalefetten kendisini ayrıştıracağı anlaşılıyor. Bu da akla şu soruyu getiriyor: “Yüzde 50 artı 1’den vazgeçilerek, seçimde en yüksek oyu alan cumhurbaşkanı olur”a mı doğru yol alınacak?

Hatırlayın:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya dönüşünde herkesi şaşırtan şu açıklamayı yapmıştı:

“50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla ‘en fazla oyu alan aday seçilir’ denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır.”

Evet… Pazar günü yapılacak CHP Olağanüstü Kurultay’ından sonra siyaset ve iklim değişecek.