Ülkemiz ağır bir yargısal krizden geçmektedir. Anayasamızın 10. maddesi ihlal edilerek mevcut iktidara siyasi olarak muhalif olan yurttaşlara karşı ‘Düşman Ceza Hukuku’ uygulanmaktadır. Muhalif siyasetçi ve yurttaşların anayasal ve yasal hakları askıya alınmaktadır. Benzer hatta aynı fiiller için iktidar mensupları ve muhalefet mensuplarına farklı cezalar uygulanmaktadır. Sanki ırkçı beyaz azınlık rejiminin yönettiği Güney Afrika’da Apartheid rejiminin siyahları ikinci sınıf insan gören hukuk uygulamasını yaşıyoruz. 1960’ların sonuna kadar ABD’nin güney eyaletlerinde de siyah Amerikalılar, kağıt üzerinde beyazlarla aynı anayasal haklara sahip olmalarına rağmen; siyahlar, beyazların mahkemelerinde beyazlar ile asla eşit olamıyordu. 2020’lerin Türkiye’sinde de biz muhalifler siyah Amerikalılar gibiyiz. Anayasal ve yasal haklarımız sadece kağıt üzerinde kalıyor.”
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın önceki gün Silivri’de yaptığı 51 sayfalık savunmada belki de en çarpıcı cümlesi buydu: “Biz muhalifler siyah Amerikalılar gibiyiz.”
Bu savunmanın ardından arşive döndüm.
Tarih 29 Aralık 2012… Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa’da şu cümleleri kurdu:
“… Bu ülkede bize öteki, zenci muamelesi yapıldı. Tehditler aldık, maddi ve manevi saldırılara maruz kaldık. Ama biz siyasi hayatımız boyunca yaşadığımız tüm zorluklara, engellere rağmen şiddete başvurmadık…”
Sonra James Baldwin’e baktım…
Afrikalı-Amerikalı siyahi yazar…
“Ben senin zencin değilim” diye haykırdı! Yazar ve hak savunucusu Baldwin’in, ABD’deki ırkçılığa başkaldırdığı yazıları, notları, tanıklıkları ve hayatından derlenen kitap, Sevin Okyay tarafından “Ben Senin Zencin Değilim” başlığıyla Türkçeleştirildi. Eser Kırmızı Kedi Yayınları’nca okura sunuldu. Raoul Peck, eseri, ABD’deki siyah mücadelesinin üç sembol ismi Martin Luther King Jr, Medgar Evers ve Malcolm X’in ortak arkadaşı olan James Baldwin’in tamamlayamadığı “Remember This House” adlı romanına ait notlar, diğer belge ve tanıklıkları bir araya getirerek derledi. Peck’in 2016 yılında aynı adla sinemaya da uyarladığı “Ben Senin Zencin Değilim”de, Baldwin’in birçoğu kendi hayatından anlarla yıllardır değişmeyen Amerika’daki ‘zenci’nin hikayesi anlatıldı…
Kitap şu cümleler bitiyor: “Tarih geçmiş değildir. Şimdidir… Tarihimizi yanımızda taşırız. Biziz kendi tarihimiz. Böyle değilmiş gibi davranırsak düpedüz suçluyuz. Buna tanıklık ediyorum… Dünya beyaz değil… Asla beyaz olmadı, beyaz olamaz. Beyaz bir iktidar metaforudur ve bu da basitçe tanımlamanın bir şeklidir Chase Manhattan Bankası’nı…”
Türkiye CHP liderini neden tartışıyor?
Günlerdir CHP lideri Özgür Özel’in Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in cenazesindeki gözyaşları, mezara inmesi, tahtaları yerleştirmesi ve “sahici” duruşu konuşuluyor.
Dün bu konuda bana göre çarpıcı bir analiz okudum.
Toplum Çalışmaları Enstitüsü Siyasi Direktörü Hüseyin Raşit Yılmaz yazmış: “Özgür Özel ve Türk Siyasetinde Etkin Kaslar.” Özel’le ilgili “dirayet kası”, “şeyh kası” ve “insanlık kası” üzerinden yapılan tespitleri özetle sizlerle paylaşmak istedim.
Okuyalım:
“Özgür Bey’in durumu Türkiye için yeni bir gerçeklik, yeni bir fenomen… Şöyle ki; CHP Genel Başkanı Türk seçmeninin alışık olduğu kaslarla çalışmıyor. Ne alışılagelen dirayet kası ne şeyh kası ne de aktif delegasyonu baskıladığı bir kanun kasına dayanıyor. Genel başkan olarak girdiği ilk seçimlerdeki başarısını sürdürebilirse kendisine özgü bir dirayet kası var denilebilir belki ama şimdiye kadar gördüklerimizden olmayacağı açık.”
Özgür Özel’in “insanlık kası”
Toplum Çalışmaları Enstitüsü’ndeki analizin “kim güçlü”, “kim güçsüz” bölümü önemli: “Özgür Bey’i politik olarak hayatta tutan ve siyasi başarısının arkasında olan kasın bir süredir adını koyma arzusundaydım. Ferdi Zeyrek’in acı kaybı sonrası o kasın adı, en azından benim için, netleşmiş oldu. Özgür Bey’in Ferdi Başkan’ı kabre koyarkenki hali, ardından sadece derin sevenlere mahsus hitabı, acı ama doğal olarak adını koymuş oldu o kasın. Özgür Bey’de genel başkan düzeyinde gösterilmesi siyasi geleneğimizde güçsüzlük kabul edilegelmiş bir ‘insanlık kası’ var. Ve epey ilginç bir şekilde kendisinde güçsüzlük olarak değil esaslı bir güç olarak görünüyor.”
Peki CHP liderinin siyasi yolculuğu nasıl devam eder? Okuyalım:
“Özgür Bey’in çalışkanlığının bu sahici insanlık kasıyla birleşmesinin muhalefet için çok zor şartlarda nihai bir başarı hikâyesine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylemek için henüz erken. Bununla birlikte Özgür Bey’in artık muhalif yahut iktidardan başka bir siyasi aktörün adı anılmadan tek başına bir inceleme konusu olmayı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Benim durduğum yerden bakıldığında kritik hataları var. Tıpkı Tayyip Bey’in olduğu gibi… Bununla birlikte rakibinin elindeki devlet imkanları göz önüne alındığında Özgür Bey’in nihai olarak başarılı olması için Tayyip Bey’den az hata yapması değil çok daha az hata yapması gerekecek. Sonuçtan bağımsız olarak Türk siyasetinin bir numara seviyesinde yeni bir kasla, hem de sergilenmesinden çekinilmeyen yeni bir kasla tanışmasının iyi olduğu kanaatindeyim.”