Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 23. Doha Forumu kapsamında, “Newsmaker Interview” başlıklı oturumda The Guardian gazetesi diplomasi editörü Patrick Wintour’un sorularını cevapladı. Fidan, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin bu entegrasyon sürecinde rol oynayıp-oynamayacağı sorusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Anadolu Ajansı’ndan okuyalım:

“Bir rol oynayabilir. 2009-13 yılları arasında MİT Başkanlığı görevini yürütürken PKK lider kadrosuyla angajmanlarım oldu. Görüşmelerim oldu, belirli bir noktaya varmaya çalıştık. Esasında bir ortak anlayışa ulaşmaya çok yaklaştık. Aslında ulaştık da fakat PKK terk etti bu ortak anlayışı, Suriye sebebiyle ve Öcalan da üzerine mutabık kalınan bu anlaşmadan PKK’nın yüz çevirmesi karşısında ne yapacak ona bakmak lazım. Bu geçmişte kaldı her halükarda. Ancak tarih tekerrürden ibaret biliyorsunuz. Özellikle Suriye’de bir rol oynayabileceğini düşünüyorum. Ancak bir rol oynamak ister mi, yoksa bunu bir kaldıraç olarak mı kullanmak isteyecek? Bilmiyoruz. (Anadolu Ajansı/Mehmet Şah Yılmaz, Büşranur Keskinkılıç/06.12.2025 )”

MİT eski Başkanı ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şu sorusunun altını çizelim ve bu soruya yanıt arayalım: “(Suriye’de) Ancak bir rol oynamak ister mi, yoksa bunu bir kaldıraç olarak mı kullanmak isteyecek?”

Öcalan, Suriye konusunda rol mu almak ister yoksa finans tanımıyla “başkalarının sermayesinden yararlanarak potansiyel getirilerini artırmak” mı ister?

Hakan Fidan’dan kritik Abdullah Öcalan sorusu - Resim : 1

12 yıl önceki tutanak

Bu sorunun yanıtına geçmeden önce gazeteci dostum Ceyhun Bozkurt’un “İmralı Tutanakları/Destek Yayınları/2015” kitabına baktım.

3 Nisan 2013 tarihli görüşme tutanağın Öcalan diyor ki:

ÖZERK BÖLGELER: “Zaten önümüzdeki günlerde Suriye’deki duruma dair Heyet’le konuşacağız, bazı kararlar alacağız herhalde. Yeni oluşacak Suriye’de bizimkiler başat rol oynayacaklar. Orada özerk bölgeler olur; Kürtler, Aleviler hatta Araplar için de özerk bölgeler olacak gibi. İsviçre gibi özerk bölgeler.”

17 Ağustos 2013 tarihli görüşme tutanağında Öcalan diyor ki:

GEÇİCİ YÖNETİMLER: “Suriye’ye geçecektim. Dün Heyet’le tartıştım. Herhalde hayata geçer, MGK’da da tartışacaklar. Müslim geldi, bunu stratejik önemde görüyorlar, ben de önemli görüyorum. Bundan sonra şöyle olacak: Bakın İsa Hüso’yu öldürdüler, Resulayn’a operasyon var, Suudi, Mısır’ı ve Nusra’yı destekliyor, Türkiye ile karşı karşıya gelmeleri olasıdır. Türkiye’nin Nusra’yı desteklemesi facia olur, herhalde desteklemiyorlar. El Kaide saldırıları bitirilmeli, bitmezse facia olur. Orada Konseyin denetimi olur, geçici yönetim olur, kanton gibi, sonra da seçimler yapılır. Kobani, Afrin, El Cezir gibi bölgeler olur.”

Bu görüşmelerin üzerinden 12 yıl geçti.

Bölgede dengeler değişti, Suriye’de Esad rejimi yok, Rusya ve İran geriledi. Bildiğimiz ABD-İsrail’in etkinliği sürüyor. Türkiye de o kadar güçlü.

SDG silahı ne zaman bırakır?

Bir bildiğimiz daha var ya da ‘iddia’ diyelim.

2 Mayıs 2025’teki görüşme notlarında Öcalan, Suriye konusunda iddiaya göre şöyle konuşuyor:

“… Kendi demokratik birliğinizi devletlere anlatacaksınız. Bunun mücadelesini yürüteceksiniz. Demokratik Birliğin mücadele tarzı farklıdır. Devletin bir parçası olamaz. Suriye bir devlettir. Türkiye de bir devlettir. Bunlara karşı değiliz. Devletten demokratik birliklere dokunmamasını isteyeceğiz. Devlete karşı devletçilik yapmayacağız. Bunu anlamıyorsunuz. Şara ile anlaşma devleti birlikte yürütme anlaşmasıdır. Söz ettiğimiz bu değil. Peki silah ne zaman bırakılır? Yasalar çıkarılınca ve Anayasa’da Ahmet Şara ‘yeriniz budur’ dediğinde bu yapılır. İlham Ahmet bunu anlamalı ve bunu doğru aktarmalı. IŞİD’i basite almamak gerekir. Koalisyon çıkarsa IŞİD Ortadoğu’yu istila eder. Demokratik toplum anlayışımız faşizme karşı da en etkili savunmadır. Suriye ve Irak’ta toplum tehdit altında Şengal ve Kobani’yi ben savunun dedim. Yoksa kimse savunamazdı. Yetkililer de orada. Bunu açık söylüyorum. Anayasa’da Kürtler yer alacak Suriye’de.”

Yine Hakan Fidan’ın röportajına dönecek olursak.

Anadolu Ajansı’ndan bir kez daha okuyalım:

“Suriye hükümeti ve SDG kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler çünkü Suriye hükümeti egemen bir hükümettir. Kendi anlaşmalarını yapabilir ancak PKK söz konusu olduğunda SDG içerisinde bazı unsurların bulunduğunu biliyoruz ve tek hedeflerinin Türkiye’ye karşı mücadele yürütmek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Suriyeli olmayan unsurların SDG’den çıkarılmasını istiyoruz. Irak’tan, İran’dan, Türkiye’den katılan unsurların derhal ayrılmasını istiyoruz. Bu güzel bir başlangıç olur. İkincisi ise Türkiye’nin çıkarlarının ve güvenliğinin aksi yönünde konuşlandırılmış bütün unsurların çıkarılması gerekiyor. Tabii daha büyük çaplı ve daha teknik değerlendirmeler, görüşmeler yapılacaktır Şam’da. Zira kolay bir süreçten bahsetmiyoruz. 50-60 bin kişilik birimlerin yeni oluşturulan bir orduya dahil edilmesi sürecinden bahsediyoruz. Bu sürecin iyi niyetle yürütülmesi gerekir.”

SORU ŞU: Öcalan, Suriye’nin PKK kolu SDG’yle ilgili şu anda ne düşünüyor?